Hey Antilop, “sesini bir tık kısar mısın dedi.” Dört tık kıstım! Bir kerecik olsun, söylediğimde yap dedi. Sesini kısamıyordum! Gerçekten okuyorsanız, beni anlarsınız, kadınlar ne istediğini bilmiyor. Sadece hissetmek istiyorlar!
Aşk! Tam sevgi hali değildi, tam bağımlılık haliydi.
Betonda açan çiçekler, kar çizmelerinde yaşayan bitkiler, kaldırımda uyuyan ağaçlar, ahşap masanın üstünde duran porselen tabaklar. Yaşam bunca yerden hortlayıp dururken, ölüler gibi davranıyorduk!
Hayattan hiç bir şey beklemiyordu. Canımı yakması yeterliydi! Parayı ben ödemediğim sürece, herhangi bir şeye bağımlı olacak birine benzemiyordu.
Herhangi biri için, herhangi biri olabilirdim. Serinkanlı olmaya karar verdim! Bağımlı olmak böyledir, işte! Bir şey bilmek istemezler.
“Neredeyim ben?” Diye bağırıp! Başlangıç’ta burada değildim, son’da da burada olmayacağım.. Felsefesini tüttürürler. Ama kafaları çok iyidir!
Aşk, tam bağımsız olacakken toplumun ayaklanması gibidir.
Çizgili tişörtlere -desenli- denmeyeceğini bildiğim için, iç çamaşırlarını hayal ediyordum. Bazen koyu renk kıyafetlerimle üzerini örtüyor, oluşan motifleri parmağımın ucuyla düzeltiyordum!
İnanmadığınız yolda yürümeyin, çünkü dinlenmiyorsunuz! Uykuda bile beni sayıklıyordu. Kafasında bana ait rüyamsı bir görüntü, gerçekten var mıydı?
Ateş istediği için ölen o esmer adamın yaşamdaki amacı, su içen şu yaşlı amcanın yaptığı seçimle doğru orantılıydı, sanki. Ben bu yüzden sigara içiyordum, seçimlerim hep dumandan ibaretti!
Hayvan derisinden yapılma kıyafetler giymişti. Hayvan postu değil! Düğmeleri metal, kırık tırnaklardan yapılma, siyah bir ceketi vardı. Bronzlaşmış soluk renkte bir Eskimo’nun derisinden bozulmuş kazak, daha dünkü çocuk bir İngiliz’in güneşte bekletilmiş derisinden pantolon, Ala dağlı bir Ustanın yaralarından yapılmış şifalı deri bir ayakkabı, boynuna geçirilmiş ve göbeğe doğru sarkıtılmış ilmik ilmik deriden bej rengi bir kaşkol.
Jilet gibiydi! İdamlık gibi! Çilek gibi! Kendini dev aynasında gören bendim..
Hayatının tek eğlencesi rakibe sayı kaptırmamaktı, dayanamayıp söyledim. Tek bir rakibin olsun! Eski bir dikiş makinesi ile diğer ıvır zıvırları birleştirmeye çabalamak, ne bileyim işte.. Sürekli her boka kıyafet dikmek, terzilerin işiydi!
Sıradan bağımlıları siyasetçiler ele alıyordu..
Çünkü, bu topluma dayalı bir denklemdir!
Başka bir şey olmak isteyecek kadar motivasyonu olmayanlar. Betonda açan çiçek, kar çizmesinde yaşayan bitki, kaldırımda uyuyan ağaç, ahşap masamın üstünde duran porselen tabaklar olabilirler! Yaşam bunca yerden hortlayıp dururken, ölüler gibi davranmayı bırakmalıyız..
Tam bağımsız olacakken, aşık olmuştu!
Hakkında anlatılacak tek hikaye, yüz elli yıl önce bir gün, Fas kıyılarından binlerce antilop hep birlikte denize atladı. İtişip kakışarak boğuldular.Tüm Afrika’dan geliyorlardı, ormanlardan, dağlardan, savanalardan; kararlaştırılan gün, kararlaştırılan yerde toplandılar ve kendilerini öldürdüler.
İnsan vücudunda durmaya dayanamıyorsa ölür!
Bir kere doku bozulmuş. İntiharlara gebe..
?
bazı kadınlar ne istediğini bilmiyordu, olmalı bence.. ve aşk bağımlılık hali olmamalı… aşk sonsuz özgürlükte tek beden olarak özgür olmak olmalı.. eleştiri değil ama bence sadece.. güzel yazıyorsunuz, okurken akıyor..
Bağımlılık ‘aşk’ bağımsızlık ‘sevgi’ duygu dünyasındaki tanımları böyledir.. Aslına bakarsan insanlar tutku pozitif sanıyorlar.. Normalde tutkun olmak yerine daha güzel olan yine bağımlılık içermeyen sevme halidir.. İstekli olmak gibi.. İçten samimi olmak gibi.. Ben tutkun kavramında ki esareti görebiliyorum.. Aşık kavramında gördüğüm gibi.. Hayat sadece senin ve deneyimini pasparlak olana kadar sürdürmelisin.. Engel veya seni esir edecek şeyler olmadan.. Teşekkür ederim.. ?
ben aşkın özgür olduğuna inanıyorum yine de genel tanımlara aykırı olsa da.. teşekkürler ?
Tamam ?