Uzun bir süre yürüdük. Güneşin ışığı artık ayaklarımıza vuruyordu. Ufuk, geceyle boy ölçüşmeye başlamıştı. Sahilin sonundaki balıkçı barınağına varmıştık. Ve yol boyunca sürekli yüzüne baktığım için, yolun bittiğini çok geç fark etmiştim.
“Hava kararıyor ama seni hala görebiliyorum. Yani, henüz çok erken! Sen de acıktın mı bakalım?” Ağzı açık bir biçimde sırıtarak, “acıktım” diye cevap verdi.
Şapşal olduğumu düşündüğü için, şapşal bir surat ifadesi seçmişti. Neredeyse her hareketinde, kendi düşüncelerini taklit ettiğini görebilirdiniz. Bu farkında olarak yaptığı bir şey değildi. Sadece dile getirmedi diye, duyulmuyor sanıyordu.
Ama sır, gerçekte saklanan bir şey değildir!
– Balıkçıların barındığı yerde, balık mı yesek?
– Şair, filan mısın sen?
– Şiir gibisin!
– Yiyelim!
Küçük tabureler serpiştirilmiş, iskele direğine bağlanmış, bir teknenin önüne oturduk. Yaşlı adam martıya susmasını söylüyordu. Martı az önceki mahsulden kalan payı için ısrar ediyordu. Deniz ufak ufak ufak yakamoz yapmaya başlamıştı. Yaşlı adam siparişimizi aldıktan sonra, balıkların kafasını uçurup, martının suratına doğru fırlattı. Gülüyorduk ama olan yine balıklara oluyordu. Öpüşen sardalyalardan sipariş etmiştik. Kuyrukları çıtır çıtır olmalıydı. İlginçtir, kılçıkları alınmış balıklar öpüşe biliyordu! Pis pis sırıtmaya başladım.
– Aklından neler geçiyor acaba?
– Öpüşen balıklar..
– Bu sana komik mi geliyor?
– Hayır, çıtır çıtır!
– Biraz şeytan olabilir misin?
– İlginç değil mi? “Kılçıkları alınmış balıklar öpüşebiliyorlar!”
Gülüyordu. Gözlerinin içi gülüyordu. Ama belli etmiyordu. Sanki daha önce boğazında kalmış şeyler vardı. Lakin hiç önemli değildi. Çünkü; Bu sefer kılçıklarını almıştık, bu sefer midesine gidiyorduk! Küçük kramplar ya da minik kelebekler onun için çok yeniydi. Ağzım açık bir şekilde sırıtıyordum. Çünkü, çok güzeldi ve çok acıkmıştım. Bir süreliğine öylece durup, sessizce onu izlemeye karar verdim.
Karanlık bastıkça, geceyi daha çok aydınlatıyordu. Ay gerçekten kocaman olmuştu. Galaksideki yıldızların neredeyse yarısını yok etmişti. Bence, Sır gizemini yitirmeye başlıyordu. Ay çekirdeği buna benziyor olmalı, diyordum. Öpüşen balıklarımız geldiğinde iştahlarımızın benzer olduğunu fark ettim. Günah diye, tabağımız da hiç bir şey bırakmıyorduk. Yaşlı adam martıyı da unutmamıştı. Ona bir öpücük daha yolladı. Her şey işte buna benziyordu. Hiç bitmesin istiyordum. Büyülenmiştim.
– Uzun zamandır, bu kadar eğlenmemiştim..
– Ne kadar?
– Dünyalar kadar!
– Balıklar gibi öpüşemiyoruz, ama ay kadar çekicisin.
– Romantik misin sen?
– Şimdi mi?
– Genel olarak, romantik misin?
– Doğal olarak, romantiğim, ben.. Turuncu şey!
Zaman yaratmak için uykusuz kalabilecek kadar, ileri gitmeye başlamıştık. Balığı fazla kaçırdığımızdan sanırım, balık gibi hareket ediyorduk! Sahil koca bir akvaryuma dönüşmüştü. O sahilde bulunan küçük bir mağarada kaybolmak ister misin? dedim.
İstedi!
Günah diye, arkamıza bile bakmıyorduk!
Çok güzel!
Öpüşen balıklar mı? 🙂
…imgeler, renkler, satır araları…ve evet, öpüşen balıklar da…kiminin kalemi ateşlidir, sen su gibi yazıyorsun bana göre…serinliyorum okuyunca.
Mevsim yaz ne mutlu bana.. ? Teşekkür ederim!
az daha uzun mu tutsan.. kursağımızda kalıyor sanki ?.. bu kadar mı diyorum..?
Ortalama Part başına 500 kelime takvim öyle diyor.. Malum bir çok uğraş var.. Enerjiyi idareli kullanıyorum.. 🙂
Öykülerde alt metin okuyuculuğu yapmayı sevmem. Yazar ne istediyse adam onu soruyor, kadın onu söylüyor. Keyfine varmaya ve onları kısa bir filmin kahramanı yapmaya çalışırım daha ziyade. Şöyle bir izledim de…. Vuslat ne kadar yakın, aşk o kadar kısa 🙂
Şey, istikrarlı hayal hakikattir! ? Bu hikayede bir deney yapıyorum aslında.. Kadın ve Erkek olmak.. Konu aşk belki ama hikaye kahramanlarda saklı..
“İstikrarlı hayal hakikattır.” Bunun üstüne konuşmak ahmaklık olur 🙂 Ben pek anlamıyorum öyküden ve kurgudan ama güzel bakmışsın olaya biçim açısından. Cazibeli bir yanı var. Hele bir de konunun “herkesçe” bir yanı varsa. Bize düşen merakla takip etmek…Rastgele!
Cinsiyetsiz olmak istedim hep.. Belki sonra anlarız.. Denemek lazım.. ? Keyif olsun!
Tühhhh bir kılçık balığı bile olamadınız. Bir günahkar gibi mağaraya saklanacaksınız. Nabacanız orda. Takipteyim. ?
Gelsene sende? 🙂
Naniçkama Bi danışayım. ?
ahahahahaha hey allam 😀