Mızıkası olmadan blues yapar.
Kibriti olmadan ateş yakardı.
Oltası olmadan balık tutar.
Aşkını bir ateş gibi sigarasında tüttürürdü.
Sonra, küllerimin üstüne basa basa hüzünlenirdi!
Ne kadar hüzünlenebilirdi hah?
İçinden geleni sessizlikle paylaşabilir.
Ancak, hüznünü asla gizleyemezdi.
Çünkü; hüzün dudakların da.
Çünkü; cevap kalbindeydi.
Tanrı aşkına acı bana, sadece sorular var dilimde!
Bir ateş yakıp, onu küle dönüştürmeli dedim.
O lanet araziyi çöle dönüştürmeli.
Sonra, karşılaştığımız o yere geri dönmeli.
Ve o acıları dudaklarına geri gömmeli dedim!
Ne kadar gömebilirdim hah?
Bir arpa boyu tırnaklarımla direnebilir.
Ancak, hüznümü asla gizleyemezdim.
Çünkü; hüzün kulakların da.
Çünkü; cevap kalbindeydi.
Tanrı aşkına söyle bana, sadece acın var yüzümde!
Elbisesinden bir iki düğme aralar.
Bacaklarını kırıp, dizlerini parçalardı.
Sonra, gözlerini kapatıp inlemeye başlar.
Hüznünü tam göğsüme karalardı!
Nereye kadar kaçabilirdim hah?
Elbisesinin askılarından düşebilir.
Ancak, hüznü asla duyamayabilirdim.
Çünkü; hüzün sağırlığın da.
Çünkü; cevap dudağındaydı.
Tanrı aşkına acı bana, sadece ölüm var dilimde!
Ben sadece hüzne kulak verdim.
Sonra, iliklerimde ki acıya,
kalbimdeki sessizliğe!
Nereye kadar kaçabilirdim?
İnlediğim karanlığın göğsünde,
dürüstçe mırıldanıyordum sadece.
Çünkü; acı dudaklarım da.
Çünkü; cevap kalbimdeydi.
Tanrı aşkına acı bana, sadece yaran var elimde!
Blues, Mavi bir bulutun gökyüzünden kaybolmasıdır…
Saçma sapan bir gösterinin kocaman alkışlandığı tek perdedir…
Yıldızların sahne aldığı gecelerde gözünüze batan o dramdır…
Dudaklarımı kıpırdattığımda yüzümü şekillendiren pis gülücüktür…
Nereye kadar kaçabilirim?
Çünkü; acı dualarım da.
Çünkü; cevap kalbimde.
Tanrı aşkına acıyın bana, sadece bunlar kaldı elimde!
Canını yaktığınız insanların yüzünden düşen bin parçayı dinleyin!
Sonra, karanlıkta size sırıtan kabusların gölgesini izleyin…
Sadakatinden emin olduğunuz yalancıları dinleyin…
Sonra, paslı demire tutunan ellerinizi temizleyin…
Nereye kadar kaçabilirsiniz?
Çünkü; cevap kalbiniz de.
Çünkü; kaçmak adice!
Tanrı aşkına acıyın bize, hüzün bulaştı düzenimize!
Mızıkası olmadan blues yapar.
Kibriti olmadan ateş yakardı.
Oltası olmadan balık tutar.
Aşkını bir ateş gibi sigarasında tüttürürdü.
Sonra, küllerimin üstüne basa basa hüzünlenirdi!
Ne kadar hüzünlenebilirdi hah?
İçinden geleni sessizlikle paylaşabilir.
Sonra, hüznünü asla gizleyemezdi.
Çünkü; hüzün dudakların da.
Çünkü; cevap kalbindeydi.
Blues bir adamın bir zamanlar aşık olduğu kadını özlemesidir!