Bu Benim Öyküm diyelim..
1981 yılında, İzmir’in konak ilçesinde, iki çeşmelik mahallesinin en işlek caddesinde, öğlen saatini biraz geçerken, melez bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Aileye mutluluk getiririm belki diye dedem adımı Mutlu koymuş. Annem ise çok beğendiği futbolcunun ismiyle seslenmek istemiş bana onu da kırmamışlar ilk adım Semih olmuş.
Sonraları arap diye seslenenler, kara çocuk diyenler, zenci diyenlerde olmuş ama herkes içine sineni söyleyebilmiş hep bana! Ne de olsa cumhuriyet şehrinde doğmuş, özgürlükçü insanlarız!
Bebekliğimde fazla uslu ve hareketsiz olduğumu söylerler hep! Ve evet aileme mutlulukta getirmişim! Ama bir keresinde olgunluğumu test etmek için benden 1-2 yaş küçük yaramaz çocukları bana emanet etmişler ve hepsini tek parça halde bulunca da çok sevinmişler!
Sonra hiç.. sonra iki kanepe düğmesi ardında kalan bir pencere, karanlıkta yolunuzu aydınlatan bir sokak lambası ve onun ışığının yanmasını bekleyen hayvanlar sarıyor etrafınızı.
Bir yıldızın altında kavga eden insanlar. Yemek yiyen insanlar. Sürekli yemek yiyorlardı. Bende yiyordum yemek! Çatalı sol elimle tutmak istiyordum. Ama annem bu çocuğun eğitimi zor olur babanın gücü yetmez diye sağ elime tutuşturuyordu hemen.
İki insan; biri narin, kıvırcık saçlı, ırkına göre hafif uzun ve biraz dolgun yüzlü. diğeri ise uzun, zayıf ve bir şeyler yanlış gidiyor gibi telaşlı.
Uzun olan öfkeli ve sürekli bağırıyor. Bazen; kıvırcık olan ondan daha beter oluyordu. İkisinden de korkuyordum. Bazen bir üçüncü kişi olurdu, suratı asık, genel olarak yorgun, elinde tığı olan dantel işçisi bir kadın. “Sabahat” diyorlardı ona. Mutlu değillerdi bu insanlar bir arada! Sabahat babaannemdi. Babamın adı “Hüseyin” idi Annemin adı “Oya” adlarıyla hitap etmiyordum onlara. Ben “Semih Mutlu” idim.
Bir keresinde babaannem “Hepiniz bok çuvalısınız” diye bağırmıştı. Annem çuvalla domatesten salça yaparken, babam boşalan çuvalları katlıyordu. Kendimi bok gibi hissetmiştim. Lafı gediğine oturtmayı çok iyi bilirdi. Ve belli ki çuvalla çok salça yapmıştı.
Dışarı çıkmama izin yoktu o zamanlar. İzinsiz oturabiliyordum sadece ve yapacaklarımdan herkesi haberdar edip sonra harekete geçebiliyordum. Bazen de bedenim el vermiyor diye yardım istemek zorunda kalıyordum.
Neyse ki büyüyordum!
Bu hikaye aynı zamanda benim hikayem. İsimler mekanlar farklı tabi. Bu arada ismin çok güzel ?
Çok teşekkür ederim senin isminde çok güzel ? benimde hikayem derken izmirli bir melez misin?
Hayır ama babaanne olayı falan baya benzer geldi ?
aslında sana mail attım 🙂