Dört rüzgar √
Sir Charles’ın biyografisinde durmadan adı geçen, kahya ve bahçedeki şu tatlı, yeşil, sulu, kızarmış, küçük erikler! Aslında sir Charles’ın, başarılarını kahyasına borçlu olduğunu gösterir! Ayrıca, bir adamın hayat hikayesine bakarak eriklerinin tadına varmak için, kahyasından isteyebileceklerinin bir sınırı asla olmaz!
İlaçlarla tedavi olan hastalıklar gibi, bulaşacak başka bünyeleri her zaman bulurlar. Zaten var olan bir hastalığın yayılmasında kullanılan ve sürekli geliştirilen ilaçların, varlığını sürdürmesine tek sebep bu iken!
Size ayakta tedavi olmanızı öneririm!
Çünkü ilaçlara karşı çıkmak, çok gurur verici bir şeydir!
Kuvvetli ciğerlerimi doldurup, dört rüzgara karşı şarkılar söylediğimde, sesimle ağaçların ve toprağın dibindeki köklere kadar uzandığımı ve insanları şaşkına çevirdiğimi, şehirleri de toza dumana kattığımı hatta azgın bir çocuğun ki gibi kabaran neşemi doyurmak için yumruğumla kiliseleri devirip, çanları çınlattığı mı duyabiliyorum!
Çünkü gerçek ve kurgu arasında bir tek fark vardır. Kurgu gayet mantıklı olmalıdır Ve gerçek asla birleştiremeyeceğiniz parçalardan meydana gelir. İnsan kalbine, ilk kez müdahale eden kişinin, aslında bir marangoz olması gibi! O işini bitirdiğinde, kalbine tanrının dokunduğunu söyleyen kalp hastaları ve elleri bir an olsun titremedi diyen cerrahlar olacaktır!
Ne diyorum biliyor musunuz?
Belkide güç kullanıp yasanın uygulanmasını sağlamadıkça, eşitliği asla tanıyamayacağız! Düşüncelerimizi sınamak ve güçlendirmek için, bizimle çelişen şeyi desteklemeliyiz! Çünkü bizler, hayatlarımızı değiştirmek istiyoruz!
Yasaları değil!
Bir adım √
Dünyanın 4/3’ü suyla kaplı derler. Geriye kalan kara parçasında, savaşarak vakit kaybeden milyonlarca bilinçli yaratık yaşar. Bu kara parçasının hala el değmemiş yerleri olduğunu var sayarsak, dünyaya hakim olan bu türün insan olması imkansızdır! Çünkü korkudan çok hızlı hareket eden yaratıklar, istila ettikleri toprakta yavaşça yürüyen, yoksul insanlar tarafından her gün katledilirler.
Yine de bizden sayıca üstün olduklarından olsa gerek, korkmalarına hiç ama hiç gerek yoktur. Bastığımız toprakta, soluduğumuz havada ve engin okyanuslarda yaşamayı sürdüren bilinçsiz ama sizden sayıca üstün olan bu yaratıklar. Varlıklarını sizden uzak durarak ve sizden daha büyük bir alana sahip çıkarak sürdürürler.
Her karşılaşmanızda, bir nesli yok edecek kadar meraklısınızdır Ve bilinçli tüketicilerin besin değeri, yeryüzünde kapladığı alandan ibaretken, bir gün dünyanın sonu geldiğinde, size ayak altında dolaş mamanızı tavsiye ediyorum.
Hiç bir bilinçli yaratığın, üşümek istediğini görmedim. Ya da aç kalmak istediğini! Hareket eden her şeyin yer kapladığını da biliyorum. Şimdi dünyanın sonuna kadar göçen, dondurucu soğukta yaşamayı seçmiş ve her fırsatta beslenen vahşi yaratıkların seçimlerini çok daha iyi anlıyorum.
Bir gün; içinde yaşamayı seçtiğimiz ve uğruna her şeyi katlettiğimiz bu topraklarda, daha fazla bilinçlenemeyeceğimizi anladığımızda, sahip çıktığımız alan “bir adım” kalmış olacak.
Fethetmek istediğiniz yerlere yürüyerek gidemeyeceğinizi ve bir adımlık bilincinizle dünyaya sahip çıkamayacağınızı bilin isterim! Sırf bu yüzden vahşete kurban gideceksiniz Ve sayılarının nasıl bu kadar çok olduğunu asla anlayamayacaksınız!
Bilinçli yaratıkların varlıklarını, sizden çok daha büyük bir alana sahip çıkarak sürdürdüklerini öğreneceksiniz !
Bu çok iyiydi,çok beğendim,herkesin çıkarması gereken dersler var,ama maalesef toplumun geri kalanı yüzünden,bizler bu dünyada tam performansımıza ulaşamıyoruz,en azından bu bilinçle olmaz,dünyanın eşiğinden geçmek istiyorsak tüm ulusları geliştirerek,hep birlikte tek bir adım atmalıyız,bu da ilerlemenin bir yolu olabilir.Bence.
aslında yaklaşımın kalpten ve bakış açını aktardığın için çok teşekkür ederim. Ters köşe yapan çok cümle vardı. Aktardığım şeyi duyguların sezmiş gibi hissettim. Beğenmene sevindim! Keyf olsun!
Uğruna daha önce düşünüp kafa yorduğum bir konuydu,belki bu yüzdendir.
o zaman ortağız! 🙂
“İnsan kalbine, ilk kez müdahale eden kişinin, aslında bir marangoz olması gibi!” incilden mi??
hayır gepetto 🙂
İsa’yla marangozluk arasındaki ilişkiyi biliyorsundur. Gebetto, ilginçmiş)))
pinokyo bana hep gepettonun ne kadar önemli bir varlık olduğunu hatırlatmıştır ki bu bence isa ve marangoz konusuna göndermedir. ben gepetto kısmından ilham almıştım yazarken.
muhtemelen, hiç bu yönüyle düşünmemiştim.
hepimizin hayatta takıldığı detaylar oluyor. senin düşüncelerinde çarpıcı fark ettiğim kadarıyla bende takipteyim! 🙂
Tekrar dan memnun oldum karşılastigimiza. Chao sayesinde sanırım. onun çalışmaları da oldukça güçlü -asi diyorum kabul etmiyor- aramızda. ..
Chao harika! Evet! Bende memnun oldum.
yorum çok kıymetli çok teşekkür ederim.. eheh pek çekiştirme sayılmaz.. Ortak bir noktayı belirgin hale getirdik.. 🙂