Evrenin yaşı 14 milyar. En yaşlı yıldız, 1o milyar yaşında. Bu yaşlı yıldızın adı Metuşelah! Evrende yaklaşık 100 milyar galaksi var. Her galakside ortalama 200 milyar yıldız bulunuyor. Tam sayıyı çıkartmak için, evrende olduğu bilinen galaksilerin sayısı ile galaksilerde bulunan ortalama yıldız sayısını çarpmanız gerekiyor. 22 sıfırlı olan 10 sekstilyon sayısını buluyorsunuz. Kavrayabileceğimizden çok daha fazla! Yani, evrendeki yıldızların sayısı, dünya kumsallarında bulunan kum taneciklerinden çok daha fazla!
Bizim güneşimiz de bir yıldız ve 5,5 milyar yaşında. Gezegenimiz dünya ise 4,5 milyar yıldır dönmeye devam ediyor. Büyük patlama sonrası var olduğu düşünülen tek bir parçanın, bütünüyle ortalığa saçılması, tüm bu varlıkları yaratmış. Ama gördüğünüz gibi hep farklı zamanlarda, demek ki yaratmak, zaman alıyor.
Galaktik sayılar, bazı gerçekler içerir. Biz tek bir gerçeğe odaklanacağız. Ve hikaye bu çerçevede şekillenecek. O gerçek ise yaratma eyleminin zaman aldığıdır.
İnsansı ilk varlık, Australopithecus, ilk Hominid (insansı) 3 milyon yıl önce Afrika savanların da yaşamış. Homo Habilis, alet yapan ve kullanan ilk Hominid türü. Homo Erectus, 1,5 milyon yıl önce Homo Habilis’ten evrimleşmiş. Ateş yakabiliyor. Avcılık yapabiliyor. Barınakta yaşayabiliyor. Ve biz modern insanlara en çok benzeyen son tür ise Homo Sapiens, bazı varyasyonları var. Heidelberg, Swanscombe, Steinheim ve Weimar gibi. Neandertal olanları 130000-30000 yıl önce Cro-Magnon olanları 90000 yıl önce yaşamışlar.
Araştırmalara göre büyük patlamayla oluşan evren durmadan genişliyor. Buda demek oluyor ki, patlamadan hemen sonra yaratılan galaksiler, yıldızlar ve gezegenler var. Bu varlıkların içinde süren yaşamsal faaliyetler var. Oldukça gizemli ve sihirli görünüyor. Ya da altında, aklımızın alabileceğinden çok daha büyük bir hesapta olabilir.
Büyük patlamayla yaratılan sadece “Evren” değil. Onunla birlikte “Zaman” da yaratılıyor. Dolayısıyla farklı aşamalardan geçen bu sürecin, 6 günde tamamlandığı söyleniyor. Kozmik takvime göre güneşin doğum günü 31 Ağustos yani 5,5 milyar yıl önce bu tarihte doğmuş. Dünya da yaşam ise 3,5 milyar yıl önce başlıyor.
Yaşamın kaynağı bilim tarafından çözülememiş en büyük gizemlerden biri. 9 Kasım’da canlılar nefes almaya, hareket etmeye, beslenmeye ve çevresine tepki vermeye başlıyorlar. O öncü mikroplara, çok şey borçluyuz! He evet, bir de şey var. Seksi de onlar bulmuş! Kozmik yılın 17 Aralık günü epey hareketli. Denizde yaşam geliştikçe gelişiyor. Bir canlı, ilk kez karaya çıkıyor. Tiktaalik! İlk çiçek 28 Aralıkta açıyor. 30 Aralık sabahı saat 6:24’te dünyaya gök taşı çarpıyor. O sırada yeryüzüne hakim olan “Dinozorlar” birden yok oluyorlar. Yani, evren 13,5 milyar yaşına gelmiş ve biz insanlardan hala tek bir iz yok!
Bu takvimin temsil ettiği uzun zaman zarfında, biz insanlar ancak kozmik yılın son gününün son saati dahilinde evrimleşebildik. 23. saat 59. dakika 46. saniye! Kayda geçmiş tüm tarihi veriler, son 14 saniyeye işaret ediyor. Adını duyduğunuz her bir insan da, bu zaman diliminde yaşamış. Tüm o krallar ve muharebeler, göçler ve icatlar, savaşlar ve aşklar, tarih kitaplarındaki her şey, kozmik takvimin son saniyelerinde gerçekleşiyor. Biz kozmosta yeniyiz! Hikayemiz kozmik yılın son gecesinde başlıyor. Yılbaşı gecesi saat 21:45..
3,5 milyon yıl önce atalarımız bize bu izleri bırakıyor. İki ayak üzerinde durabilmemizle birlikte sabit şekilde yere bakmayı bırakıyoruz. Artık büyülenmiş vaziyette gökyüzüne bakabiliriz. Avcı, toplayıcı, göçebe yaşamaya başlıyoruz. Alet yapmak ve kullanmak, hepsi kozmik takvimin son bir saatinde gerçekleşiyor. 23:59’a dönersek resim çizmeye 30 bin yıl önce başlıyoruz. Astrolojide aynı tarihte hayata geçiyor. Yıldızları okumayı öğreniyoruz. Yerleşik hayata geçiş 6000 yıl kadar önce gerçekleşiyor. Aynı zaman diliminde yazıyı icat ediyoruz. Bu da bizi ölümsüz kılıyor.
Hz Musa 7sn önce doğuyor. Buda, 6 sn önce. Hz İsa, 5 sn önce. Hz Muhammed, 3 sn önce. 2 sn’den kısa süre önce, dünyanın iki yarısı birbirini keşfediyor. Ve kozmik takvimin ancak son saniyesinde, doğanın sırlarını ve kanunlarını incelemek için bilimi kullanmaya başlıyoruz.
Bu iskeleti oluşturmadan hikayenin tadı çıkmazdı!
Yıl 2019, insanlar dinozorlardan daha öfkeli ve neredeyse 100 yıldır yaratılan hiç bir şey yok! Yakında üzerimize gök taşı düşeceğinden şüpheleniyorduk. Beş arkadaş, bu yeni insanlık türüyle ilgili bir belgesel çekmeye karar vermiştik. İhtiyacımız olan tek şey bütün bu evreni gözler önüne seren teleskoplardan bir tane edinmekti. Mikropları inceleyecek olsaydık bir mikroskop alırdık. Hayvanları küçük bir kamerayla bile inceleyebiliyorduk. Ama insanı farklı ölçeklerde ve zaman dilimlerinde seyretmeyi, daha doğru buluyorduk. Çünkü, çıplak gözle incelenemeyecek kadar geniş bir alana yayılmışlardı!
Yağmurlu bir günde, karanlık tepelerin ardında kalan bir mekanı gözlem yapmak için tutmuştuk. Antropolog arkadaşımız Latif, insanlardan uzakta olmamız gerektiğini savunuyordu. Astronom olan Leyla ise, ona hak veriyordu. Kendi halinde bir Fizikçi olan Erdal, zaten tüm hayatımı böyle geçirmeyi planlıyorum, diyerek gülümsedi. Biyolog Sema benim için fark etmez diye ekledi. Felsefeci olan bendeniz ise, insan iskeletleri hakkında bilgisi olanları, insanlara yakın buluyordum. Astronomik olarak insanlardan uzak durmak mümkün değildi! Quantum da buna izin vermiyordu zaten! Ve biyolojik olarak hepimizin ait olduğu bir grup mutlaka vardı. Pek ses etmedim, çünkü sadece düşünüyordum!
Bazı sınıflandırmalar yapmak için beyin fırtınası çıkarmak biz Felsefecelerin işiydi. Genelde deneyler düşünceye bazı sınırlar koyduğundan bu tip hareketlenmelerde Erdal olaya el atıyordu! Gece henüz daha yeni yeni başlarken Leyla gökyüzüne takılıp kalmıştı. Latif ve Sema ise bu yeni tür hakkında bir çerçeve oluşturmaya çalışıyordu.
Devam Edecek…
Gözüm bir dürbün gibi yazının üzerinde. ? Güzel başlangıç.
yaklaş biraz daha 🙂
Annem kızar?
ahahaha..
Müthiş bir yazı, vesselam!..
Çok sağol.. Keyf olsun! 🙂
Siz de sağ olun. Kahve, sigara ve İnsan Belgeseli – Başlangıç”… Keyfin âlâsı?
?
Milyonlarca yıl önce yaşamış insansı türlerin becerilerini ve hangi tarihsel aralıklarda yaşadıklarını bilim adamları nasıl keşfedebiliyor ki? Bana pek güvenilir gelmiyor bu tür bilgiler. Hem mesela daha milattan önce 100.000’deki yaşayış hakkında bile çoğu tarihçinin ayrıntılı araştırmaları mevcut değil.
Yanılma payları ile açıklanmış veriler bunlar.. Sadece kesin olanlara güvenirsek haklısın tarihçiler çok mutlu olurdu..
Ama edebi olarak yaklaşmak ve şöyle bir kafamızda canlandırmak için yeterli gibi..
Nasıl hesaplandığını bilmek istersen ışık hızı ve şu an ki konumlarını ölçebilen ve bildiğimiz zaman sayılarına bağlı olarak hesap yapılabilen bir sistem sayesinde.
Büyük ve hassas teleskoplar, biraz da matematik.. Kanıtlanmış araştırmalar çokça mevcut..
CERN müthiş.. Orada neler oluyor görmek duymak bilmek çok isterdim.. Sevgili Metin ya sen?
Morgan Freeman ile Evrenin Sırları ve Will Smith ile Sıradışı Bir Kaya… Yalnızca ikisini bile izlese kendi iç hesaplarından neler artırır insan! Muazzam bir matematik, fizik, kimya, ritim, estetik ve ve ve… Benim analitik zekama sığmayan çok daha fazlası. Zihni zehirin birisin 🙂
Yaşama sahip olmak bir şans.. Bulunmaz nimet diye düşünüyorum.. Şükrediyorum.. ? Bir şey daha var.. Güzel hikaye olabilir! Teşekkür ederim.. Minnettarım!
Çok iyi başlangıç. Okurken gözümde canlandı koca evren.
Her zaman heyecanıma yenik düştüğüm an. Gece yarısına 1 dakika. İnsanlığın başladığı ve bittiği o an.
Tebrikler.
Teşekkür ederim.. Daha devam ediyor.. Keyf olsun!
Muhteşem! Merakla bekleyeceğim devamını! ?
Tamam ? keyf olsun!