Kader! Onu takip eden bazı karıncaları, az önce tükettiğim kurabiye kırıntılarının etrafına toplamıştı. Ne olduğundan habersiz bir biçimde mazgala akmakta olan bu şehir, kirli suyunu ıslah ederek, zavallı kaderlerini yaşayan kırıntıları ve karıncaları, yerin dibine göndermişti.
Açlık ve en yoğun anlamıyla obezlik, bu yolculuğu ve derin koyu sırlarını, her geçen gün daha da etkiliyordu. Bu kaynaktan beslenen kocaman bir şehir ve kaderlerini yaşayan ufacık canlılar, yerlerini artık onlardan daha büyük şehirlere ve daha büyük canlılara bırakıyorlardı.
Bir gözlemci olarak bu konuya farklı boyutlar katmaya çalışan yaratıklardan farksız ama bir o kadar da kör. Kendi yarattığımız kaderlerin sonsuz yolunda, kilometrelerce sürüklendikten sonra bile, nihayet bir mazgala tutunmuş olmanın hayalini, kuşaktan kuşağa aktarabildik.
Katırlarla taşıdığımız evlerimiz, böceklerle paylaştığımız konaklarımız, adını bile bilmediğimiz insanlar, tadına bakmadığımız meyveler, anlamaya çalışmadığımız canlılar oldu.
Kocaman bir nesil, sinirli yengeçler gibi birbirlerini kıstırdılar. Yakasından ve düğmelerinden bahsettiğimiz kıyafetler ve hatta çıplak kaldığımız bile oldu. Oysa içinde bulunduğumuz her işkenceye veyahut duruma ayak uydurmayı becerebilen bir başka yaratık daha gelmedi bu yeryüzüne ki altında yaşamayı becerebilsin.
Bir haksızlık varsa hem yanında hem karşısındaydık. Çelişkiler bizi olduğumuzdan daha yüce bir birlik için toplamaya hep kararlıydı. Sanki aklını çeldiğimiz bir başkası bizimle aynı mayadan olana kadar köle edilmeliydi.
Bütün bunlar bir varlığın iç hezeyanları yüzünden, diğerlerini köşeye sıkıştırmak pahasına bile olsa, dayattığı bireysel haklar için savaşmaktı. Ve böylece savaşmaya da başladık.
Katırlarla taşıdığımız silahlarımız, böceklerle paylaştığımız siperlerimiz, hayatta hiç karşılaşmadığımız cesetler, tadına bakmadığımız yaşamlar, anlayamadığımız bir insanlığımız oldu.
Kocaman bir nesil kurşun askerler gibi birbirlerini avladılar. Şeref ve onurlarından bahsettiğimiz apoletler ve hatta soysuz kaldığımız bile oldu. Oysa içinde bulunduğumuz her işkenceye veyahut duruma ayak uydurmayı becerebilen bir başka yaratık daha gelmedi bu yeryüzüne ki altında yaşamayı becerebilsin.
“O sırada kavanozun kapağını sıkıştıran elleri, kavanozu yere düşürdü.”