Mavi renkte, bir sabah vakti! Saat 07:00 sularında, gökyüzünde asılı duran ufka doğru gözlerimi açtım. Yataktan çıkmak için yeryüzünden biraz destek alarak, hissettiğim ağırlık ve akşamdan kalmalıkla birlikte. Her şeyin çok hızlı aktığı o küçük nehre gitmek ve yüzümü yıkamak için birden harekete geçtim. Lavabomun adını nehir koymuştum! Çünkü doğal bir insandım ben! Ağzımı çalkalayıp tadımı kaçıran şeyleri temizledikten sonra dişlerimi geçirdiğim bir çok şey tükenip gitmişti bile ve ben aynanın bana günaydın deyişini şu an tarif edemiyorum.
Küçük bir yumurtadan aldığım enerjiyle, büyük bir güne başladığımda! Çok şey üretebileceğimi görmenin bana verdiği güven. Güzel kahvaltılar yapmama sebep oluyordu. Bedenim ihtiyaçları için alarm verirken, yaşadığımı hissediyor ve inanın bana çok şükrediyordum bunun için!
Kasabada yaşayarak rehber olmakla, kasabanın dışına çıkıp gerçeği anlamak arasında bir fark vardı. Kasabada gördüğüm o dağlar, patikalar, çayırlar, nehirler ve yollar. Kasabanın dışına çıktığımda beni izliyordu. Kendimi tanımak için her gün bulunduğum ortamı terk ediyor. İçimde olan biten her şeye bir de dışarıdan bakıyordum! Kısacası, gerçeklerle yüzleşmek için uyanıyordum!
Bu sabah işe gitmek için bile bir sürü işin üstesinden gelmiştim. Bütün bunları yaparken hayal gücümün de etkisiyle, etrafıma güzel kokan insanları toplamak istiyordum. Kasaba da pek çiçek yoktu ve sonbahar mevsimindeydik. Zaten açmasına daha vakit olan küçük tohumların kaynağı da bendim ve neredeyse hayal ettiğim her şey şıp diye oluyordu.
Rüya gibiydi ama gerçek buydu. Sevgi bütün kasabayı ele geçirmişti!
İşlerin ortasına geldiğimde, daha fazla enerjiye ihtiyaç olduğundan, güzel bir yemek sipariş edip! Terli insanların arasına karışıyordum. Yemek böyle daha zevkliydi. Emek verdiğim koca bir tarla hayal ediyordum sadece.
Küçük düğmeleriyle, kolalı gömleğini giymiş, minyatür bir kadın! Yemeğini ağzına göre ufaltıyordu. Kocaman sesiyle “çaaay” diye bağıran “Kamil” çalışkan görünüyordu. Hepsinin arkasında duran yaşama sevinci o küçük yumurtanın sırrında saklıydı bence.
Ben, buna inanıyordum!
Günün geri kalanında, dünyanın diğer ucunda olan hayallerime yolculuk etmek için! Gözlerimi kapatıyordum. Yolculuktan önce “okyanusa” gidip (küvetin adı) arınıyor. Sonra suratımı, yeryüzüne dönüyordum. Bu yüzden hafiflemek için, salata yaptım bu akşam kendime. Taze roka ve yanında limon!
Yaşamak ne güzel öyle değil mi?
Sağlıcakla!
🙂
Hiç böyle hayallerim olmadı nedense. Yataktan hep fırlayarak kalkmışımdır?♀️ okula, işe gitmeyi hep sevdim yani banyo faslı hep kısa oldu. Yaşamak gerçekten de güzel. SAĞLIKLA??
Hm sizin hayallerinizi merak ettim şimdi
??? çok yaşa
?