Sakatlar Cennete giremez! Dışarıda, gazete parçalarını savuran rüzgarı görüyor musun? Bir gün kuzeyden, ertesi gün güneyden savrulan gazeteler… hep aynı saçmalık ve tam ortasındayız! Ama içinde sevişecek iyi bir evimiz var, şükürler olsun!
Yaşamayı sevmekle, yaşamak arasında savrulup duruyoruz öyle değil mi? Düşünsene hepi topu, on iki dal, sekiz yüz altmış beş yaprak ve altı meyveyiz! Dördü, yere düşüp çürüyor. İkisi, mideye gidiyor, yine de çürüyenler asla boşa gitmiyorlar.
O konuşurken boş konserve kutularının çıkardığı sesler, uyuz köpeklerin ulumasına sebep oluyordu. Sahilin ortasında pembe boyalı bir evde uluyan köpekleri heyecanlandıran bir konuşma hayal edin.
Yemek hazırlıyordum. Size tarifini vermek istiyorum. Chili sever misiniz? Size açıklamama izin verin. Birazcık soğanı, sarımsağın dişleri arasında öğütüyorsunuz. Kırmızı biberi ve domatesi ayrı ayrı dört köşe oluncaya kadar minicik doğruyorsunuz, tencerenize dökülen sıvı yağın kızmasını bekliyorsunuz. Ve şu ana kadar ki malzemeleri kokusu duyulana kadar kavurduktan sonra, kimyon ve kırmızı biber ilave edip, bir süre kısık ateşte bekletiyorsunuz.
Sonra başka bir tava daha gerekiyor. Bu tavayı da sıvı yağ ile kızdırdıktan sonra, kıymamızı güzelce kavuruyoruz. Kıymamız hazır olduğunda suyunu iyice süzerek kıymayı diğer tencereye ilave ediyoruz. Bu noktada malzemeleri iyice karıştırmamız gerekiyor. Kekik ve tuz ilave etmeyi sakın unutmayın! Salça, konserve domates, defne yaprağı, tarçın çubuğu ve su ilave edip bir süre daha karıştırdıktan sonra, on dakika kadar kaynatmalıyız.
Süre dolduğunda tarçın ve defne yapraklarını çıkartıyoruz. Meksika fasulyeleri, mısır ve karabiber ekliyoruz. En son olarak ise Chili biberinizi ilave ederek, yaklaşık on beş, yirmi dakika daha pişirmeye devam ediyorsunuz.
Eğer acı sevmiyorsanız, bu yemek sizin için ideal, çünkü acıyı sevmeye başlıyorsunuz!
Onun, içimi durmadan yediğini, emdiğini, yerleştiğini hissediyordum. Büyümüştü. Tepiniyor, kaçmak için göğsümü tekmelemeye çalışıyordu. Kanın içinizdeki boş caddelere hücum ettiğini hayal edin. Tanrım, ne heyecan ama öyle değil mi? Fırtınada kayığın direklerini sarıp yalayan “Budist müptela” bir fırt almak için kalbime kan pompalıyordu.
Yumuşak, kaygan, tuttun mu ellerin ateşe bulanıyor; bıyıklarıma sürmüştün, bütün gece şeytan gibi parladım. Cebimden pipomu çıkarıp içindeki tütünü yaktım, duvara yaslanıp yerleştim. Ve bir anlığına duraladım. Ölümsüz dizelerin neresinden başlayacaktım? Gözlerinin yakıcı katranından mı, rüzgârın serin alevinden mi, doğrudan doğruya insan umudunun en yüksek katından mı başlamalıydım?
Yaşamayı sevmekle, yaşamak arasında savrulup duruyorduk. Düşünsene hepi topu, on iki dal, sekiz yüz altmış beş yaprak ve altı meyveydik! Dördü, yere düşüp çürüyor. İkisi, mideye gidiyordu. Yine de çürüyenler asla boşa gitmiyorlardı.
– Yemeğim pişti, koyunlarımı sağdım, kulübemin mandalı sürülmüş, ateşim yanıyor; sende istediğin kadar yağ, gökyüzü!
– Artık yemek ve süte gereksinmem yok; rüzgarlar kulübemdir, ateşim söndü; sen de istediğin kadar yağ gökyüzü!
– Öküzlerim, ineklerim, atalardan kalma çayırlarım ve ineklerimle çiftleşen bir boğam var; sende istediğin kadar yağ, gökyüzü!
– Benim ne öküzlerim ne ineklerim var; çayırlarım da yok. Hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyden korkmam; sende istediğin kadar yağ, gökyüzü!
– Yıllardan beri karım olan sadık ve uysal çoban bir kızım var, geceleri onunla oynaşmak hoşuma gidiyor; sen de istediğin kadar yağ, gökyüzü!
– Uysal ve özgür bir ruhum var; yıllardan beri ona benimle oynaşmayı öğretiyorum, sen de istediğin kadar yağ, gökyüzü!
Bir yerlerde rakam gördükçe, okudukça şifre çözme ihtiyacı doğuyor bende…çok güzel! rakamlardan öte de.
Çözebildin mi? 🙂
var mı? 🙂
Olmaz mı hiç ?
Oley! Uykusuz bir gece daha 🙂
Şifre uyuyanları uyandırmak için diyorlar.. ?
Anlamaktan anlam aramaya doğru gel gitler yaşatıyorsun bende. Ama nihayetinde seni okumak güzel şey, ümitli şey oluyor. 🙂
Bir keresinde anlam ve anlamak konuları üzerine çok sevdiğim varlıklarla tartışırken bulmuştum kendimi.. Şeyi fark ettim.. Herkesi anlıyorum.. Ama kendimi ifade etmekte zorlanıyorum.. Biraz daha düşündükten sonra bir şey buldum.. Herkes için anlatmak.. Paragraflara ayırdım ve tekrar ettim kelimeleri.. Sonra dinlediğim müzik blues oldu.. Okuduğum kitaplar güzelleme.. Tanıdığım insanlar göçmen.. Ve bazen tekerlemeler üretiyordum.. Eğer birşey anlatacaksam hangi kelimeleri seçtiğim önemli değilmiş.. 🙂 Ziyaretlerin beni mutlu ediyor..
Kalpten sakatlık cennete en büyük engeldir herhalde… Kalpten sakatlar orada olmasın zaten…