Sulu boya fırçasıyla,
cehennemin dibinde, cenneti hayal etmek.
Yaşamın, ilk kuralını da kabul etmektir.
Kendi uğultusunda, sağır olmuş bir dilsiz bile.
Yani sesi daha önce hiç duyulmamış birisi bile.
İçinden dua eder bunun için!
Sonuçta, sağır ya da dilsiz olmanız önemsizdir.
İnandığınız her şeyi duyar ya da işitirsiniz.
Hatta kulaklarınız çınlar.
Sağır da olsanız mucize sayar.
Diliniz olsa, aynen böyle anlatırsınız!
Körler de ise, durum çok daha farklıdır.
Onlar gördüklerine inanmazlar.
Ve hissetmeleri gerekir.
Daha çok acıyı hisseder.
Ve bundan ders çıkarırlar.
Ama geriye kalan her şey bu yüzden güzeldir.
Bilirsiniz, bakış açısı çok önemlidir.
Yani, bazıları için görmek inanmakta olsa.
Körler inançsız değildirler.
Kör olsanız mucize sayar.
Görseniz aynen böyle anlatırdınız!
Yani buralarda duyularıyla,
hareket etmeyen yoktur demek istiyorum.
Bu yüzden cehennemin dibinde bile olsanız,
cenneti hayal eder.
Sesiniz çıkmasa bile,
avaz avaz dua edersiniz.
Bu yüzden gördüklerinize inanır.
Kör olunca daha çok hisseder.
Dokunamasanız bile, sürünerek inanırsınız.
Kısacası yaşamın ilk kuralını,
işte böyle kabul edersiniz.
Aslında sadece siz varsanız,
bu kadar şey boşuna olacaktır.
Bu yüzden,
yaşamın ilk kuralı,
kulaklarınız çınladığında mucize sayıp,
avaz avaz bağırmaktır.
Bu yüzden,
yaşamanın kuralı,
göremediklerinizi hissetmek için,
sürüne sürüne her şeyi görmektir.
Bu yüzden,
yaşamın tek kuralı,
kör olup sağırları dinlemek,
ve bir dilsiz gibi gördüklerini hissetmektir!