Vapur düdüğü-mü ararken, yani bu çekmeceyi en son ittiğimde açık kaldığının farkında değildim. Bir zamanlar delirdiğim kravat iğnesi oradaydı. Siyah papyonum ve kağıt parçasına tutturulmuş kalemde oradaydı. Çekmecem, unutkanlığım kadar taşıyordu işte!
Bir arkadaş hiç vapur düdüğü çaldın mı diye sormuştu zamanında, o da çekmecedeydi. Vapur düdüğü çaldın mı deyince, aklıma hırsızlık gelmesi ne ironik?
“Vuuuuut”
Kırmızı yelkenli tekneler, beyaz yelkenli küçük botlar, bazı kötü alışkanlıklar ve ilk aldattığım kadın! Hep beni takip ediyormuş meğer! Evet; etnik bir cıvata laçka bir somuna tutturulmuş gibi yine sıkıştırıyor. Göz bebekleri büyüyor, nemli gözleri beni küçümsüyordu. Bir avuçtu ama avucuma sığmıyordu. Her şeyde olduğu gibi oda dağların arkasına saklanıyordu. Yolu ne kadar uzatırsak o kadar iyiydi. Sapa yollardan tırnaklarınla gediğe tutun. Sonra aşağıya doğru çok kısa bir yol kalacak. Bırak kendini, bırak ki yol daha fazla uzamasın!
Ben en çok şeyi özlüyorum?
O yusyuvarlak bedeninde tek bir vadi, bir hendek ya da herhangi bir bayır olmayan zamanları. Yani bırakın şu dağları, bir tümsek bile bulamazdınız. Şimdi öyle mi ya, ayak basmadığım yer kalmadı bu çukurda. Sanki gökyüzünden aşağı sarkıyor gibiyim!
“Vuuuut Vuuuut”
Rüzgar bile işlemiyor artık ve sadece açık bıraktığım çekmeceyi itiyorum. Sonra arkadaşıma cevap olarak, ben hiç vapur düdüğü çalmadım diyorum! Vapur düdüğü çalmak deyince insanın aklına ayrılık gelmesi ne tuhaf? İskelenin ucunda durmakla çekmecenin başına gelmek aynı şey mi ya? Anıları biriktirip biriktirip kiminle vedalaşıyoruz?
“Vuuuuuuuuuut”
Kırmızı yelkenli tekneler, beyaz yelkenli küçük botlar, bazı kötü alışkanlıklar ve ilk aldattığım kadın! Hep beni takip ediyormuş meğer! Evet; etnik bir cıvatayı laçka bir somuna tutturmuş, sıkıştırıyordum yine. Göz bebekleri büyüyordu. Nemli gözleri küçüktü. Bir avuçtu ama avucuma sığmıyordu. Her zaman olduğu gibi dağların arkasına saklandı. Yolu ne kadar uzatırsak o kadar iyiydi. Sapa yollardan tırnaklarınla gediğe tutun. Sonra aşağı doğru çok kısa bir yol kalacak. Bırak kendini, bırak ki yol daha fazla uzamasın!
Ben en çok şeyi özlüyorum?
O yusyuvarlak bedeninde tek bir vadi, bir hendek ya da herhangi bir bayır olmayan zamanları. Yani bırakın şu dağları, bir tümsek bile bulamazdınız. Şimdi öyle mi ya, ayak basmadığım yer kalmadı bu çukurda. Sanki gökyüzünden aşağı sarkıyor gibiyim!