Yok et, onu!
Kurak yerlerdeki böceklerin açlığı giderek artar.
Ve kör alfabesiyle, yalnız ölü parmaklarım konuşur.
Sonra kuzey ışıklarından zehirlenmiş, güvercinler yağar tepemize.
Mississippi koca kireç taşlarını yuvarlar, sessizce ara sokaklara.
Elim sahte düğmeden, iki santim uzakta durur
Ama yanlış damara isabet etmişizdir.
Ve kırmızı orkideler, daha önce,
hiç bu kadar güzel açmamıştır yüzümüze.
Kahve fincanınızın altında, dünya meydanlarında ve bekleme salonlarında.
Kahvesi başında uzun süre oturanların alameti farikası, kağıt bir peçete vardır!
Sonra bir an içinizdeki tüm varlığı emen bir hayal kurarsınız,
yok olmak gelir aklınıza.
Ama şöyle dersiniz, yok edici derler bana.
Kısa bir kesişim anında bu işlevi yerine getirmişliğim,
ve sarı pire kapan tozunda boğulan hamam böceklerinin,
göbek dansını izlemişliğim var.
Yok et, onu!
Et çürüten, kara mantarları,
ve ciğerlere saldırıp, mideleri düğümleyen,
yeşil koku baloncuklarını düşlersiniz!
Sonra hayatta kalma becerisine sahip, yaşam biçimlerini,
onları taşıyan, gelgit etkili nehirleri boşaltmayı düşlersiniz.
Ama en çokta, karada yaşayan ve evet ayakları üstünde baş aşağı duran,
göklere kapılmış, esirler gibi boğulmayı düşlersiniz.
Ama bir cuma günü sifonu çekip, kendisini nehir’e akıttığınız da.
Şu peçetenin, küçük, yumuşak, mor-gri, ellerinizden kayıp gidişini,
ama onu yok ettiğiniz gerçeğini, hiç ama hiç düşünmezsiniz!
Hayal etmek, ne demekse artık!
Siyah, dik kıllarla çevrili, sülüksü ağzıyla,
süt izlerini arayan, embriyo aşamasında,
yarı saydam bir maymunun,
yapabileceği bir şey değil, demek istedim!
Sonra pembemsi duvar kağıtlarından,
şişko tahta kuruları temizlediniz mi hiç?
İnsan bebeklerini yiyen, hınzır fareleri zehirlediniz mi?
Evet evet, farkında olmadan yaptığınız o kadar çok şey var ki!
Sonunda tükenecek olan neslinizi devam ettirmeyi hemen bırakın!
Bir an önce yok olup gidin!
Ama ıslanan kağıtların bile ağaç bedenlerinden kurtulduğunu unutmayın!
Kahve fincanınızın altında, dünya meydanlarında ve bekleme salonlarında.
Kahvesi başında uzun süre oturanların alameti farikası, kağıt bir peçete vardır!
Sonra bir an içinizdeki tüm varlığı emen bir hayal kurarsınız,
yok olmak gelir aklınıza.
Ama şöyle dersiniz, yok edici derler bana.
Kısa bir kesişim anında bu işlevi yerine getirmişliğim,
ve sarı pire kapan tozunda boğulan hamam böceklerinin,
göbek dansını izlemişliğim var.
Hayal etmek, ne demekse artık!
Siyah, dik kıllarla çevrili, sülüksü ağzıyla,
süt izlerini arayan, embriyo aşamasında,
yarı saydam bir maymunun,
yapabileceği bir şey değil, demek istedim!
Daha fazla hayal kurmayın lütfen!