Çoğunuz bilirsiniz yada en azından duyuyor olmalısınız. İnsan herşeyi icad ediyor. Ve çaresi olmayan çok az şey var. İcad edilmemiş ne var? Diye sorsam. Aklınıza hemen bir şehir efsanesi gelir diye düşünüyorum. Hani şu “Zaman Makinesi” meselesi!
Bu konuda düşünmek için, kendime vakit ayırdıktan hemen sonra anladım ki; “İnsan aslında bir zaman makinesi!” Bu kurguya göre düşünmek, herşeyi daha anlamlı hale getiriyor mu? Derseniz. Evet, çok anlamlı oluyor!
Mesleklere baktım biraz, ilk olarak aklıma Arkeoloji geldi. Tabi ki bir sürü başlık altında toplayabileceğimiz bu meslek, garip bir şekilde “insan nereden geldi?” sorusuna tutunmuş ve çok değerli bir meslek. Kazdıkça kazıyor. Tahmin edip ispatlıyor. Ve konuya bilimsel bir açıklık getirmeye çalışıyor.
Eğer biri sorarsa bir gün “insan nereden geliyor?” diye, cevap vermenizi sağlıyor. Bir sürü Üniversite, bir sürü Profesör, bir sürü Bilim Adamı, çılgın gibi bu sorunun cevabını arıyor. Uzaylıların sorabileceği bir soru için, geçmişi didik didik etmek. Geçmiş zamanın içindeki hazineyi kovalamak. Zamanın bir, devinimi sanırım.
Koskocaman tarihi bir kalıntıyı, tam 15 yılda 7 metre kadar kazarak, dünya boyutunda veri/data oluşturabiliyor, artık insanoğlu! Ve sırf bu işi anlamlı hale getirmek için, diğer meslek grupları devreye giriyorlar. Avukatlar, kendilerinden önce tasarlanmış yasaları! Bugün hala geçerli olsunlar diye hafifçe eğip bükerek, kalıntıyı korumaya çalışıyor.
Grafikçiler, geçmişin fotoğrafını bugüne getiriyorlar. Tarihçiler, bu hikayeyi nasıl anlatacaklarını öğreniyorlar ve kayıt altına alıyorlar. Reklamcılar, gelin bakın bu bizim hazinemiz diyorlar. Yazarlar, ballandıra ballandıra bu hikayeyi anlatıyor. Öğretmenler, neden böyle olmuşu, mantığı, sebep sonuç ilişkisini öğretiyorlar. Pilotlar, sizi o zaman ve mekana ulaştırıyorlar. Şoförler, yine araba kullanıyor.
Zaman tüm boşlukları, tekrar tekrar aynı şekilde doldurarak, boşa geçirilecek vaktiniz yok diyormuş gibi.
Öyle değil mi?
Bilmek, her şeyi öğrenmek ve zamanı geriye almak mümkün mü?
Bildiğim kadarıyla bütün canlılar hep ileriye gidiyor. Ve asla geriye dönmeyecekler. Ama her gün zihnimizde asılı olan fotoğraf pek bugüne ait değil! Ne dersiniz? İnsanlık neden geçmişle yaşıyor?
İnsan bir “Zaman Makinesi” dostlar!
Bunu daha önce de yaşamıştım. Böyle olunca böyle yaptım. Babam olsa böyle yapardı. Atalarım şuradan gelmiş. Bu işi 250 yıldır biz yapıyoruz. Benim fotoğraflarım 1935 yılından kalmadır. O günler geri gelmeyecek, bu nedenle değerlidir.
Peki ya gelecek? Konuşan robotlar, yapay zeka, teknolojik gelişmeler. Hep bir öncesini içeren, tek adımlık ilerlemeler ve zamanın içinden buluşlar katıyoruz hayata! En önemlisi data sürekli büyüyor. Kendi gözünüzle göremeyeceğiniz kadar büyük bir problem çıkıyor ortaya!
Bilinene koşarak giden, bilinmeyene durmadan direnen, geçmişe bağımlı, geleceğe umut besleyen, bu yaşam döngülerden mi ibaret!
Sümerler, Mayalar, Bizanslılar ve Ben, hangimiz daha özel ve anlamlı bilmiyorum. Tek bildiğim adım Mutlu ve kendi icat ettiğim şeyler var mı? diye bakıyorum. Kilden yaptığım tabaklarda yemek yedim mi? Bardaklarımı, hangi maddeden imal ediyorum? Hazır olan şeyleri tüketiyor muyum? Zaman kazanmak için mi yaşıyorum, yoksa zaman mı kaybediyorum?
Neyse, ben size şey diyecektim. Sıkılmayın! Ne yaparsanız yapın, nereye varırsanız varın, nereden gelirseniz gelin, zamanınız tükenecek! Ve siz sadece kendi zamanızda ve mekanınızda yaşayacaksınız! Bir bakmışsınız Arkeolog, bir bakmışsınız Avukat, o da ne Şoför olmuşsunuz!
“Zaman Makinesi” çoktan icat edildi! Dostlar.
Anı yakalayın! Ve değişimi kucaklayın!
güzel bir yazı; düşündürücü; tarihçileri kıllandırabilir belki. geçmişin insana çoook şeyler öğrettiğini düşünüyorum. “şimdi” geçmiş birikim üzerine kuruludur ve toplumsal bellekler unuttukca ,”şimdi” havada asılı desteksiz bir olguya dönüşür. unutanlar hatalarını yenilemeye mahkumdurlar. ama daha somut örnekler vermek isterim. bira günümüze hiç ulaşmayabilirdi ve Ramsesin Nil Nehri kıyısında yudumladığı son içki olarak kaybolup gidebilirdi. hemen hemen tüm atletizm oyunları da; satrançtan bahsetmeye gerek yok sanırım. ya da tekstil sanayi, ipek, arıcılık daha birçoğu…
her insan keşfettiği kadar yaşar.. cehalet mutluluktur.. yeniden seçim yaparsa özgürdür insan.. geçmiş ve gelecek arasındadır yaşam.. ve en önemlisi yaratmak deneyim kazandırır..
bu deyişler hiç bitmeyecek.. ama benim dikkatimi çeken hiçbir şey yapmadan hatta kımıldamadan yaşayan varlıklar olması.. onları ayağa kaldırmak yada onları incelemek isterdim.. nerede ve hangi zamanda kalmışlar? bu yüzden herkesin kendi zamanı var.. diğerlerinin yarattığı dünya da yaşamaktan çok sıkılmış olabiliriz.. ve yenisini yaratmaya hiç halimiz olmayabilir.. zamanın döngüsünü kırabilen bir insan olmak güzel olabilirdi! diyorum sadece..
Sen ne dersin?
çok güzel söyledin Mutlu. Bu bana 9 kör bilge ve bir Fil’in hikayesini hatırlattı. yanlış değilsem Hit kökenli bir anlatı. her bilge tek tek gidip file dokunuyor ve filin nasıl birşey olduğunu anlatıyor.kulağa dokunan farklı, dişe dokunan farklı gövdeye dokunan farklı görüş bildiriyor… mesajı aldın sen 🙂 Bu arada, Martta gelemiyorum. Bu ayı Kıbrıs’ta geçirmem gerekti. umarım yakın bir zamanda telafi ederiz 🙂
Umarım.. Keyf olsun.. Teşekkür ederim.. 🙂
Bu arada sahiden zaman her şeyin ilacımıdır ?
Russian doll – Netflix 10 bölüm zaman hakkında ne bilmek istiyorsan orada bulabilirsin.. 🙂