Kuzgun olsaydım, intikam duygun olurdum!
Üzgün olsan öcünü hiç alamazdım!
Ama düzgün gitmeyen bir şeyler var, biliyorum!
Ne düzgün giden bir yaşam,
Ne de ışıkları sönünce göremediğim suratlar!
Yazık ki kör olunca, baktığın yerde duruyor hayat!
Kısaca söyleyecek olursak!
Koskoca bir saman yığının içinde,
iğnenin denk geldiği küçük bir et parçası gibi,
kendini nimetten sayıyorsun birden!
Ama iğne kimin elinde diye sorsan,
etinin ucunda duruyor, görmüyor musun?
Diyecekler!
Aynı anda, hem gülüp hem gelmek mümkün mü acaba?
Bir tren, düdüğünü öttürerek geçer mi içimizden?
Gemi düdükleri, sis düdükleri,
petrol gölleri üzerinde, patlayan havai fişekler!
Palmiyeler arasında kalmış tozlu sokağı aşıp,
çöle uzanan bir merminin ıslığıyla,
şu kupkuru havada,
akbabaların kanat seslerini duyar mıyım?
Ben yazmayı, ilkokul öğretmenimden öğrenmedim!
Ama bu bahsettiklerimin içinde o da var!
Ve, biliyor musunuz?
Bundan bahsetmek hiç kolay değil!
Ölümün kara rüzgardan tokadı,
toprağın üzerinde dalgalanırken.
Ayrı yaşam suçu işlemiş biri,
uçsuz bucaksız olasılıklar altında korkudan titrerken!
Farz edelim ki donmuş eti ısınsın diye,
hareket etsin diye,
yeryüzünde sürünmediği yer kalmamış biri.
Söyler misiniz?
Nasıl olur da karanlıktan korkar!
Hepimizin dinlediği, ortak ses aracı,
her türden çalmaya devam ediyorken,
bunu birlikte kullanarak,
yani aynı sesleri duyarak, en tutarsız yoldan koyulan tanı;
Ayan beyan, birer bağımlı olmamızdır!
Dolayısı ile koku yokluğu, önce burnunuza vurur!
Çünkü, tüm bu boktan yaşamın bir kokusu vardır!
Eğer koku kesilirse,
gözleriniz karanlık,
kulaklarınız sessiz,
dengeniz, üzerinde sıçrıyor muşsunuz gibi hafiftir!
Ama tedavi daima şudur;
Boş ver gitsin!
Dedim ya, kuzgun olsaydım!
İntikam alırdım!
Üzgün olsan,
öcümü alırdım!
Ama düzgün gitmiyor bilesin!
Ne yaşam,
ne ışıklar,
ne kör olmuş geceler.
Demek ki bir yazarın üzerine yazabileceği tek şey!
Yazmak üzereyken, önünde duran neyse o’dur!
Ben bir kayıt aletiyim diye sessizliği kaydedecek değilim!
Bilmeni istedim!

























tekrar dener misin? 🙂
Ne yazık ki kör olunca, tam da baktığın yerde duruyor hayat!…. Sanırım körüm:)
Güzel ve net kelime aslında. Neden sanırım dedin ki 🙂
Ben kesinlikten korkarım çünkü…
Fiziksel olarak körlük baktığın yerde durur.. Hep aynıdır görüş.. Görüşün kayıptır.. Yani.. Ruhsal körlük hiç te farklı değil bu durumda..
Olur, olabilir, belki… 🙂
Hm peki. ? Zormuş.