Bu sabah çok farklı uyandım. Çünkü her zaman olduğu gibi ağır değildim! Bu kadar geniş zaman kullanmak istemiyordum. Ama pencereden dışarıya bakmak için, başımı hafifçe öne doğru uzattım. Güneşten bir lokma alayım der iken. Ciğerime komşunun balkonunda asılı duran salçanın kokusu saplanıverdi.
Fakat böyle harika kokuyorsa güneşten bir kaç lokma almıştır diye düşündüm! Taze kekik ve zeytinyağı kadar doğal olarak Teyzeee diye seslenmeye başladım. Arsız değildim! Yaşamak bunu gerektiriyordu.
Balat Güneşten Bir Lokma
Komşumun adı Teyzeydi benim için! İstanbulluydu! Biraz endişeliydi ! Keyfi pek yerinde olmazdı! Fakat zaman zaman salça yapıyordu! Bir kere hiç kullanmadığım mandallara ihtiyaç duymuştu. Sesindeki sakinliği bir tek o zaman hissetmiştim. Onun dışında hep heyecanlı ve haşindi.
Kahvaltımı yaptıktan sonra, kedimle duş aldım. Bunu yapan tek yazar olduğumu düşünüyorum. Sabah duşları, ses tellerine iyi geliyor sanırım, bunun dışında mırıldadığını pek duymadım! Tırnaklarıyla geldi denir ya! Tüm ihtişamını ve başarılarını buna borçlu diyebilirim ve salçadan çok iyi anlıyor.
Balat Güneşten Bir Lokma
Bir kitap aramak maksadındayım bugün. Mr. Gwyn!
Fakat bulması zor galiba, kime sorsam yok dedi. Bazen güzel bir hikayeyi aramak için İstanbul’u dolaşırsınız. Öyle bir gün işte! Balat diye bir yer var! Bilirsiniz! Porselen demlikte çay getiriyorlar size. Yanında kek ve üzerinde bütün halde duran fındıklar var.
Kokusu güzel ve sakinleştirici olan demlik çay eşliğinde, parçalanmış taşlardan oluşan zemine ayaklarınızı uzatıyorsunuz ve yoldan geçen insanlarla kaderinizi paylaşıyorsunuz!
Mavi kurdelalı elbisesiyle bir çocuk, ip atlıyor yanınızda, sümükleri burnunda duramayan koca koca veletler var etrafta. Bisikletinin zinciri attı diye her yeri yağa bulayan ve yardım ister misin diye sorduğunda, kocaman gülümseyen çocuklar bunlar!
Hayatın çıkardığı aksilikleri kabul etmek, onlar için oldukça kolay görünüyor. Aslına bakarsanız, tecrübe kazandığınızda sorunlar daha zorlayıcı ve alışkanlıklardan vazgeçebilmek çok daha çetrefilli! Ne dersiniz? Haksız mıyım?
Balat Güneşten Bir Lokma
Vitesi küçültmesini ve şu dirseği ileri itmesini söylüyorum, Zeki’ye! Hemen yapıyor zaman kaybetmeye hiç niyeti yok ve bende pedalı ileri itiyorum. Sonra çarklar zincirinde yardımıyla yerine oturuveriyor. O kocaman gülümseme sürekli suratında ve artık eskisinden daha tecrübeli, dediğim gibi bu iyi bir şey mi kötü bir şey mi hiç kestiremiyorum!
Tek bildiğim;
Zihnimizde yeni şeyler yaratacak güç, sürekli baktığımız ekranın içinde duruyor!
Balat’ı sorarsanız, burası harika bir yer! Salçanın iyisi burada! Zaman nostaljik akıyor ve çiçekler hala hayatta! İçimdeki çocuk bir lokma güneş’e hasret kaldığında bu taraflara atarım kendimi, kimse bilmez ama buraya yazayım dedim.
Balat deyince aklıma Balad gelir! Özgür biçimi ve duygusuyla, enstrümanınızla çaldığınız ya da söylediğiniz şarkılar. Ne zaman gelsem bir kaç şiir ya da ona benzer bir yaşam serilir önüme, sizinle paylaşayım istedim.
Sağlıcakla!

























Günaydınlar, bu sabah bu yazı içimi açtı 🙂 teşekkür ederim.
Günaydın! Çok sevindim buna 🙂 Keyf olsun.
Çok teşekkür ederim sana 🙂 Düşünceni paylaşman bana pek iyi geldi.
Balat’ı ben de sevdim. Fotoğraf gurubuyla gitmiştik aynı anlattığın gibi çocukları bir başka güzel.??
🙂
Şimdi Balat’ı daha çok merak ediyorum…
Vesile oldu ? belki karşılaşırız..
Kimbilir belki
?