Bir ara gözlerine baktım ama içimden bazı evrenlerin yörüngesinde hareket eden küçük gezegenleri ve uydularını kara deliğe kadar kovalarsın dedim. Sonra birden meteorlar yağdı. Atmosfere yakın bir yerde nefes almak için durmuştum. Üstümü çıkardım, terlemek istemiyordum. Çünkü kahverengi, gri, üç renkli bir uzaylıdan, Fransız öpücüğünü dinlemek üzereydim.
Nefes alabildiniz mi?
Ancak ulaşabildiğim kulaklarına bir şey söylemek için çok erken diyerek, dünyanın merkezine doğru harekete geçmiştim ama bir asit yağmuruna yakalanacağımı nereden bilebilirdim. Dudakları yer çekimine tam olarak meydan okuyordu. Yer çeker tabi ama dudak! Kalp krizinin eşiğinde, şok makinesinin hemen dibindeydim.
Nasıl tuhaf bir şey ya, sizi dinlemek!
Mayday! Diye bağırdım!
Sen bunu benimle dinlesen ne olur acaba? Aynı kafanın içinde!
Bir zaman girdabını kavşak sanıp oradan öylece dönmek, olsa olsa bir kurtulma çabası gibi görünecekti. Üstelik ışık hızında ilerleyen yıldızlar, güneş sistemine ayak uyduruyorlardı. Gelgitler her zamankinden çetin, gaz bulutları her zamankinden boğucuydu. Bir nefes daha almak için yüzüne doğru eğildim! Mavi kalkanları üstünde savaşan Viking-vari askerleri vardı Ve birden irkilip uzay boşluğunda karaya vurmamak için kaygılanmaya başladım.
Mayday! Mayday!
Siz, nasıl güzelsiniz!
Sen, nasıl güzelsin!
Özgürlüğümün melodisi bu olabilir miydi?
Nasıl hissediyorsunuz?
Sakin, Sana biraz daha yakın
Ya Sen?
Kaybolmuş gibi!
Ama kötü mü?
Kötü olduğunu düşünmüyorum.
Kalbim çıldırıyor!
Ama tarif etsem durur.
O gram!
Etmeyin o zaman!
Mayday
Sahi,
Farklı bir yerde farklı bir zamanda karşılaşsaydık nasıl olurdu acaba?
Tam evrenin ortasında olsa mesela!
Hiç ölmeyecek gibi yaşar, ölebilmek için zaman tutardık!
Şimdi nasıl?
Öldük öldük, dirildik!
Mayday! Mayday! Öyle durma, bir şey de!
Şu an diriyiz ya, ben bir kez daha ölürsem sanırım dirilmek istemem!
Bilemedim.
Bilmeyin.
Ölmek yeniden dirilmek desem.
Bakış açısı.
Senin açından bakmıştım bencillik etmek istemedim.
Hala çok güzel ruhun!
Bir gün öyle olmayacak mı?
Bilemem.
Ama bakış açım değişiyor.
Bu güzel bir şey mi?
Bam! hep merkez-desin!
Kötü değil ama iyi de değil.
“Bu güzel bir şey mi?” de olduğu gibi tam ortada.
“Yorgunum ve ağrılarım, kırıklarım var!
Eziklerim, çiziklerim var!”
“Biraz daha tanısam, seni!
Bu gece başımda beklemeni isterim”
Ah ne yorgunum bir bilsen!
Her gece başımda beklersin!
Nasıl geçer acaba yorgunluk!
Uyuyunca geçmiyor.
Ben biliyorum.
Gelirsen söylerim.
Gelmiyor muyum?
Söylemiyor muyum?
Gelirsem.
Titrerim.
Mayday! Mayday!

























🙁 dağıldım.Teşekkürler?
pozitif alıyorum.. keyf olsun! 🙂