Polen, fırtınası var sanki.
Boğazıma bahar geldi ama,
ben burnumun dikine gidiyorum..
Tam üç gündür böyle..
Hapşırmaktan, rakı içemiyorum!
O polenler,
yok mu,
o polenler!
Kedinin patisine bulaşmışlar..
Kuyruğunda çiçek var sanki..
Salak, kırlarda dolaşıyor..
Hapşıra hapşıra!
Bahar yine nefes kesici yani..
Tam dilimin ucuna geliyor..
Gözlerimi kapatıyorum!
Devrik cümlelere diz çöktürmek..
Dizelere özgürlük diye haykırmak..
Rakı bardağına buz atıp,
efkarlı başım diye anırmak!
Müstehcen meyhanede..
Alnım ak, yüzüm pak, sırtım pek, diyebilmek!
Devrimci bir arkadaşın, hayat hikayesi olabilir..
Lakin hapşırmaktan daha fazlası değildir..
O polenler,
yok mu,
o polenler!
Mikrop bile değiller..
Yaşayan herkes tadına bakıyor..
Ağzınıza burnunuza doluyor..
Bahar yine şenlik yeri yani..
Tam gözünün önüne geliyor,
dilini uzatıyorsun!
Umut müptelası değilim!
Ümit etmeyi sevmem!
Yaşayacaklarım dört mevsimse..
Hep bundan ibarettir derim!
Çiçek açtığım dönemlerde terk eden,
meyvelerim çıktığında çürütür!
Beni kışın seven oduncu gibi,
dağlar eteklerini kaldırır!
Bacaklarımı kaybetsem,
tepeler beni sırtına alır!
Dudaklarımı değdirdim diye,
üstüme dökülen baharla konuşuyorum!
Hapşırmaktan rakı içemiyorum!
Şu polenler,
yok mu,
şu polenler!
Ciğerlerime indiler..
Yüzümü kızartan müstehcen meyhanede,
dilime düğümlendiler!
Hapşıra hapşıra, söylüyorum bak!
Kül olduktan sonra üfleyene,
yanarken sarılmam!
Gözlerim dolduktan sonra gelenler,
sakın bana dil uzatmasın!
Kanı sulanmış şiirin. Olur.
Mis..