Zavallı Boby!
o çok yalnız!
Ormanda gezen ve ömründe hiç kelebek görmemiş bir tırtıl da yalnız.
Bir sürü ayağı var düşünsenize, o kadar ayağım olsa, uçmak isterdim.
Lanet kelebekler!
Evrenin tek bir yaratıcısı var, tek yaratıyor!
Bazılarını bir günlüğüne yaratıyor,
ama bir sürü ayak veriyor.
Bazılarına kanat veriyor, uçabilsin diye.
Yeryüzüne can veriyor, göklere bakıyorlar.
Bazıları sürünüyor yerlerde.
Fakat zavallısın Boby ve çok yalnız!
Kendi müziğini yaratıyorsan, gökyüzü asla sınır olamaz.
Bir hikaye anlatacaksan, bir duruşun olmalı.
Kendini böyle saçmalıklara hapsetmemelisin!
Hiç kimse ve hiçbir şey hakkında,
bir şarkı yapmak istiyorsun.
Peki, sen ne dinlersin?
İçki arkadaşlarını mı!
Beni buraya sizinle kapatmadılar, sizi buraya benimle kapadılar.
Zamanın göreceli olduğunu anladıklarından beri,
saatçilerin sayısı giderek düşmeye başladı.
Tanıdığım en sağlam ihtilalci benim hayallerimdi.
Kendimi en güvende hissettiğim yer, oturduğum bu L koltuktu.
Herkese bir hayal ve ona ulaşamayacakları sorunlar verdiler.
Yoksa yaşamak istemiyorlardı!
Herkese cenneti vaat edip, onları geri gönderdiler.
Çünkü herkesin kendi cenneti olduğunu biliyorlardı!
Bireysel olarak ulaşabileceklerini, öğrenmeleri gerekliydi.
Yoksa bir yere varamıyorlardı!
Kökünü toprağa batırdıkları ağaçları söküp,
yaralarını iyileştirmek için biber ekiyorduk.
Domates kadar sulu, en az o kadar çekirdekliydik.
Fakat zavallı Boby, o çok yalnız!
Bağırma ve dokunma korkusunu yenerse, o derin sulara dalabilir.
Deliklerin içinden sızan ışığa yaklaşırsa, keskin dişlerini gösterebilir.
Neden delirdiniz, genişlediniz, sarıldınız,
gövdelerinize, aletinize, anlamınıza,
aşklarınızla, neşenizle, basitliklerinizle, adilikle.
Neden?
Yeryüzünü varlığınızın bir yapıtı olarak algılıyor,
ve onu alt etmeye çalışıyorsunuz?
Zavallısın Boby,
Yağmuru koklayan,
tehlikenin sesini kilometrelerce uzaktan duyan,
haşereyi uzak tutan, nefis bekçiler değiliz.
Yalnızlık, sen inkar edince başladı.
Kuyruğunu kovalayan, sıkılmış küçük insan.
Seni gömdükleri yeri biliyorum.
İskeletinden kurtularak süzüldüğünü gördüm.
Elinde küçük tepsisiyle, kafatasını taşıyan, o küçük garson kızı hatırlıyorum.
O canlı insan bedeninden çıktığını göreli çok oldu.
Artık zavallısın Boby, kabul etmelisin!
Dünya yüzünden silinse bile,
bağımlıları bu yerlerde gezinmeye devam edecekler.
Bu solgun renkli hayaletler,
ısrarla boşluğa tutunmaya devam edecek.
Ölüm!
Yaşlanan,
tedbir düşkünü,
dırdırcı,
ürkek gövdelerimizden,
sonsuza dek kurtuluş demek değildir.
Köpekler insanların sadık dostu değiller! Boby.
Zavallısının dostum zavallı..
Yaşlı,
tedbir düşkünü,
dırdırcı,
korkak,
sonsuza dek kayıp kalacaksın dostum!
Merak etme ben seni bulurum..
Var ve yok oluş çizgisinde insan insanın kurdu, insan herşeyin kurdu.
Çok güzel.
Aynen öyle ben canlı diyorum genelde.. Keyif olsun..
Sohbete daldım, sözü ateşte unuttum. Gittim baktım, yanmış 🙂 Sağlık olsun! Ne hoşsunuz hep birlikte 🙂
Yanık söz iyidir.. Gel gel.. ?
Bazen durup gerden bakmalı sohbete. Hep konuşulur mu? Böyle el çenede, sandalyenin ucunda ucunda susulur arada. Bu da iyi. Bir de sözün dibi tutmuşsa bundan iyisi yok 🙂
İyi seyirler dilerim.. Felsefik sohbetler diye bir yazı dizisine sevgili Chao yu ikna etmeye çalışıyorum.. ?
Pek Ala! 🙂
kapılıyorum ve sen sürüklüyorsun peşinden.. ??
?