Bazen geriye yaslanır ama çok ileri gidersin simyacı! Çünkü; her şeyden uzağa sürüklendiğinde ne kadar tırmandığınıda fark edersin! Bazen dalgalarla boğuşur ama aynı frekansta boğuluruz! Okyanusun en büyük balığı bile olsak, ancak bizi avlayacakları yere kadar yüzebiliriz! Sonra ufak bir seyahat gerekir! Küçük bir bavul! Belki biraz motosiklet ve belki de dalgalar bizi gideceğimiz yere kadar götürür! Keyiften köpürüyorsun sanırlar!
Aslında tuzlu sudan çıkmışsındır simyacı!
Kılçığı alınmış yosun gibi kıyıya vurursun. Sonra güneş etrafında döner yaşadığını hatırlaman için ama sen kendini mağdur sanarsın! Ay dinlenmeni söyler! Uf çok soğuk oldu dersin. Doğa aslında sana kucak açar, tatil verir. Sen okyanusa bakıp bir geminin sana yardım etmesini beklersin! İçinde bulunduğun şartlara uyum sağlamalı, alışkanlıklarından kurtulmalı ve kendi doğanı keşfetmelisin. Çıktığın bu yolculukta, ne kadar yalnız olduğunu ne kadar üzgün olduğunu fark et. Ormanın derinliklerinde bir yerin kuytusunda yıldızların peşine takılmak varken! Yoksunluğuna, felaketlere, tuzlu suya ve sorgulamalara takıl! Kahverengi midyeleri değil, ölmüş kuru çalıları tercih et!
Zamanın midesinde donmuş bir an bu Simyacı!
Sonra, bütün bunlar neden senin başına geldi! Sen neden bunları yaşıyorsun! Senin günahın neydi, derken! Birden zaman seni ele geçirir ve tüm gerçekler açığa çıkmaya başlar! Bedenin iskeleti alınmış bir tekne gibi karaya vurur. Balıklar mavi diye yiyemez! Su, tuzlu diye kusamazsın! Her şeyin tadı hayalini kurduğun gibidir. Ve daha iyi hayaller kurmak, aklına hiç ama hiç gelmez! İnanç sistemin zayıfladıkça ve kilo verip ümitsizliğe kapıldıkça, nefesini tutarsın! Yıldızlar eskisi gibi parlamaz! Gece artık hiç seksi değildir. Ve dibi bulmana ramak kalmıştır! Denize açılıp okyanusta kaybolmak diye buna denir aslında! Hala ayağın yere basarken bu adanın fatihi olmayı seç! Bir şeyleri ve kendini dönüştürme zamanın geldi! Hayatta kalmak, yaşama sıkı sıkıya bağlanmak budur işte! Ömrünü nasıl geçirmişsin hemen anlarsın!
Sana bir ipucu vermek istiyorum:
Tüm korkularından sıyrılıp bir proje yarattığında, doğa bütün gücünü sana verir! Sonra, gözlerini değil kalbini açmalısın, yoksa fark edemezsin! Senin için kaybolan bir eşten tut! Bir dalganın kucağında gelen yat bile sahile vurur! Düşle, inan ve çok iste formül budur! Size bahşedilen yeteneği hemen bulun! Kendinizi keşfedin! Sonra kocaman okyanusta kendi adanızı ve orada yarattığınız yaşamı bir an önce hatırlayın! Maddeyi dönüştürme yeteneğiniz, gözle görülmeyen her şeyi bükmenize olanak verecek ve bu deneyimler sizi birer insan’a dönüştürecektir.
İnsanın en büyük yeteneği “simyacı” kelimesi ile tanımlanır. Herkes için bu kelimenin ne ifade ettiği çok önemlidir. Sizin simyanız, sizin yaşamınız. Ne olursa olsun ruhsal durumunuzu yansıtır. Bir çok şeyi kazana atıp karıştırırsak sonunda sizi yaratabiliriz. Ve geriye sadece benzersiz bir enerjiyle bütünleşmek kalacaktır. İşte bu yüzden her şeyin yaratıcısı mükemmel bir simyacıdır.
Onu örnek al ve onun rehberliğinden faydalan! Bu harika yeteneği keşfet! Özgür irade‘ni tanı! Sonra ruhsal olarak güçlen!
İkinci ipucu ise:
Düşlediğiniz her şey tam da düşlediğiniz mükemmellikte tam da istediğiniz an da olacaktır!
Sonra olan her şey sizin sorumluluğunuzda ve tamamen sizden kaynaklıdır!
“Doğanın kucakladığı bedeniniz değil ruhunuzdur!”
İşte bu yüzden her şeyin yaratıcısı mükemmel bir simyacıdır.
Asla unutmayın! Ruhunuza özen gösterin ve bedeninize çok iyi bakın! Çünkü yapacağınız en sağlam yolculuk daha yeni başlıyor! Tüyler ürperten maceranıza hoş geldiniz!
Sağlıcakla!