“m.o. 5. yyda hakikat: bilmiyoruz
m.s. 8. yyda hakikat: biliyoruz
m.s. 18. yyda hakikat: bilebiliriz
m.s. 19. yyda hakikat: bilebilir miyiz?
m.s. 20. yyda hakikat: bilemeyiz
m.s. 21. yyda hakikat: bilmeli miyiz?”
“Rami” küçük köyünde, etrafın yeşil olmasını, temiz olmasını, adaletin birliğin olmasını isteyen, yağız bir delikanlıydı.. Düzene hiç isyan etmez ama düzensizliğe pek dayanamazdı.. Ailesinden, kimseye benzemez.. Pek kitap okumazdı..
Yine de hak ve haksızlık mevzu olduğunda kendini tutamaz, herkese hakkını verirdi.. içinden nasıl geliyorsa öyle yaşamak diyordu buna.. Çözemediği şey diğerlerinin içinden gelenlerdi..
Bir gün köy meydanında oyalanırken köy halkının yaptığı hararetli sohbete kulak misafiri oldu.. Köyün sakinlerinden büyük saygı gören, aklı selim kişi “İmam Sami” hakkında konuşuyorlardı..
Dediklerine göre “Sami”.. Bir süredir camiye gelen yeni yollar inşa ediyordu.. Bunu neden yapıyor olabilir diye soran, ahaliye.. İhtiyarlar “canı sıkılmıştır”, gibi cevaplar veriyorlardı.. Bazı gençler zaten camiye giden yol var.. Durup dururken el arabasıyla bir sürü taş toplayıp, yeni patikalar düzenliyor olmasına anlam veremediklerini söylüyordu..
İçlerinden bir tanesi yeni geçiş yollarının başında tabelalar olduğunu ve her yola bir isim verdiğini söyledi.. “Allah Allah” diye uğultular yükseldi birden.. Tüm köy halkı merak içindeydi.. Lakin her köyde olduğu gibi, gidip olanları sormak kimsenin aklına gelmiyordu.. İlmine güvendikleri imamın elbette bir bildiği vardır.. “Hikmetine sual olunmaz”, deniyordu..
Sevdikleri, saydıkları imama yardım etmeyi çok istemişlerdi.. Fakat “Sami” net bir dille, reddetmişti bu teklifleri.. Biraz da bu yüzden çekiniyorlardı..
Bütün bunlar üzerine “Rami”, daha fazla dayanamayıp camiye gitmeye karar verdi.. Cami köy meydanından daha aşağıda, ama yüksek bir tepede bulunuyordu.. Camiye inen yokuş dik olduğundan yavaş hareket etmek zorunda kalıyordunuz.. Duydukları Rami’nin aklını bulandırmıştı.. Ve bir an evvel ulaşmak için hızlı hareket etmeye başladı..
Camiye vardığında ahalinin bahsettiği gibi “Sami” patikaları taşlarla belirlemiş ve her girişe bir isim vermişti.. Yaptığı beş adet yolun hepsi farklı yönleri işaret ediyordu.. Caminin sol tarafında kalan bölüme bile, yol yapmıştı.. Orada cami ve ormanı ikiye ayıran, hızlı akan, serin bir dere vardı..
“Rami” merakla patika isimlerine bakmaya karar verdi.. Dere tarafından gelen patikanın üstündeki tabelada “şeriat” yazıyordu.. Camiye inerken kullandığı yokuşun sonunda duran tabelaya ise “tarikat” yazılmıştı.. Sağ tarafta ormanın içinden gelen bir patika vardı, bu patikanın ismi “tefekkür” idi.. Caminin arkasında kalan bölümde ise “hakikat” tabelasını gördü.. Son patika diğer köylere ve dünyanın geri kalanına giden yola bağlanmış, ismi “tekamül” konmuştu..
“Rami” olan biteni hiç anlayamıyordu.. “İmam Sami” bir işler çeviriyor olmalı diye düşündü.. Caminin etrafında düşünceli biçimde dolandıktan sonra “İmam Sami” ile konuşmaya karar verdi.. “Tarikat” patikasından geçerek, caminin kapısından içeriye girdi.. Az önce içindeki uğultudan muzdarip olan delikanlı.. Ayakkabısını çıkarıp içeriye adım atınca, birdenbire içini büyük bir huzur kapladı..
Halının üstünde büyük motifler ve düzenli çizgiler vardı.. “Rami” sizinde anlayacağınız gibi pek dindar sayılmazdı.. Camiye neredeyse hiç gelmemişti.. Küçük bir çocukken babasını kaybetmiş o günden sonra ise camiye gelmeyi kesmişti.. Yine de şu an içinde bulunduğu ortam onu içine çekiyordu.. Ve cevaplanması gereken sorular vardı..
“Rami”, İmam Efendi diye seslendi.. Üstünde duran kubbe sesinin gür çıkmasını sağlıyor.. Ve mekanın her yerine eşit miktarda yayılan bu sesi bedeninde hissediyordu.. Bu mistik yerde aradığı cevapları bulmak için bağırmasına gerek yoktu.. “Sami” buradayım diye cevap verince yanına doğru ilerledi ve Selamünaleyküm diyerek soruları olduğunu belirtti.. “İmam Sami” gülümseyerek, Hoş gelmişsin Aleykümselam dedi.. Ve buyur evladım diye ekledi..
- “İmam Efendi” köy meydanında bir sohbete kulak misafiri oldum.. Patikalar inşa edip, bu patikalara bazı isimler vermişsin.. Herkes nedenini merak ediyor, ama size sormaktan çekiniyordu.. Ben sebebini öğrenmeye geldim.. Yardım da kabul etmemişsin.. Nedir ki bu patikaların ilmi? Lütfetsen de bana bir anlatsan?
-
İyi etmişsin evladım.. Aslında çevreyi düzenliyordum.. Kimin ne zaman, nereden çıkıp, yüce Allah’a sığınacağını bilemeyiz.. O yüzden yürüdüğümüz yollar olmalı diye düşündüm..
-
Peki neden yardım kabul etmedin? “İmam Efendi”.. Biz de yardım etseydik sana bu güzel düşüncen için..
-
Teşekkür ettim evladım.. Minnettar kaldım.. Kulun gönlünde yatanı bulmadan ve kulun rızası olmadan, yardım almak/etmek adetim değildir.. Bu patikaları o yüzden inşa ettim..
-
Tabi sen daha iyisini bilirsin, “İmam Efendi”.. Ama gönlünde olanı bulmaya nasıl yardım edecek bu patikalar?
-
Her patikaya bir isim verdim, evladım.. Dere tarafından gelen patikanın ismi “şeriat” su kaynağına götüren yol anlamına gelir.. Hayatta kalmak için çabalar durursun.. Sana tokat atana, sende tokat atarsın.. Bu dert sana kuldan geldi sanırsın.. Değişmeyen yasaların olur.. Kısasa kısas.. Çünkü, “şeriatın kestiği parmak acımaz” evladım.. Yokuşun bittiği yola bağlanan patikaya “tarikat” ismini verdim.. Birlikten kuvvet doğar anlamına gelir.. Hayatta kalabilmek için paylaşman gerekir.. Sana tokat atana, şöyle bir döner bakarsın.. Aslında bu dert sana kimden geldi bilirsin.. Yine de mesajı getiren ulağı bir görmek istersin.. Çünkü, “tarikat sana aynadır” evladım.. Caminin arkasındaki patikaya “hakikat” ismini verdim.. Sadakat, doğruluk, bağlılık, kadirbilirlik, anlamına gelir.. Sana tokat atana, dönüp bakmazsın bile.. Bu dert sana yüce Allah’tan geldi bilirsin.. Mesajı getiren de onun eseridir.. Çünkü, “hakikat sensin” evladım..
-
Peki diğer iki patika? Neden sustunuz? Anlatın bana öğrenmek istiyorum.. “İmam Efendi”
-
Ormanın içine giden patikanın ismini “tefekkür” koydum evladım.. Hayrete düşmek anlamına gelir.. Kul bu durumda derin düşünür.. Ne oldu da benim başıma bu geldi.. Neden bana bunlar oluyor? der.. Kendini arar durur.. Boşlukta kalır.. Doğaya döner.. Sonra yolculuğa çıkar.. Çünkü, “hakikati bulmak kolay değildir”” evladım..
-
Peki son patika? Ne olur susmayın, anlatın “İmam Efendi” ..
-
Son patika dünyanında sonudur evladım.. Artık nereden geldiğini nereye gittiğini bilirsin.. Yaşamdan sonsuzluğa yükselirsin.. O patikanın ismini “tekamül” koydum.. Elbet bir gün sende göreceksin..
-
“İmam Efendi” Babamı kaybettikten sonra camiye hiç gelmedim.. Lakin şu an buraya iyi ki gelmişim.. İçimde sorulacak bir sürü soru varmış.. Allah senden razı olsun.. Ama buraya her zaman gelebilir miyim?
-
Sen “şeriatın” içinden geldin.. “Tarikat” yolundan geçtin.. Şimdi “tefekkür” ormanına gireceksin.. Buraya geri dönmek istediğinde hangi yolu seçtiğin önemli değil.. Çünkü bu camiye varacaksın.. “Hakikate” varmak için ulaşacağın tek yer burasıdır.. “Tekamül marifettir” evladım!
“m.o. 5. yyda hakikat: bilmiyoruz
m.s. 8. yyda hakikat: biliyoruz
m.s. 18. yyda hakikat: bilebiliriz
m.s. 19. yyda hakikat: bilebilir miyiz?
m.s. 20. yyda hakikat: bilemeyiz
m.s. 21. yyda hakikat: bilmeli miyiz?”
Tüylerim diken diken oldu okurken yuregine sağlık ???
O zaman şifayı hissettin ?
Kesinlikle??
??????
?
Neden bunca güzel yazanlar bunca göz önünde değil ben en fazla bunu anlayamıyorum
Belki burnunun ucundadır 🙂
Mutlu beni şaşırttın. Nedenini sorma. Belki senden böyle bir yazı beklemediğimden. Hakkında nasıl bir kanım oluştuysa artık. Çok güzel. Yüreğine sağlık.
Teşekkürler.. Kanıyı merak ettim doğrusu.. 🙂 Keyf olsun yakışmamış mı?
Yakışmış. Hatta müthiş olmuş.
Oh mis.. Şifa olsun..
Ben bu konuyu pek sevdim ve bu yazı ile de -mümkün olduğunca- özümsedim.
Tebrik ediyorum, çok etkileyici olmuş.
Bu haftanın odağındaki konu buydu.. ? Şifa olduğuna sevindim.. Teşekkür ederim..
Ne diyeceğimi bilmeyi severim, ve bilemediğimde ürperirim. Sen…Evet aslında….Bence de…En iyisi, sonrakine geçeyim…:)
Pozitif olduğumdan pozitif alıyorum. Keyf olsun.. 🙂
öyle 🙂