Biraz mırıldanalım bakalım.
Kendi kendime yaptıklarım, inanılır gibi değil.
Geceleri daha da kötüleşiyor.
Her şey daha aydınlık sanki.
Ve sessizlik, sağır edecek kadar sessizlik,
inanılır gibi değil!
Bir parça parşömene, o karanlıkta çizgiler çiziyorum.
Hani derler ya, göremediğim şeyleri hayal etmek gibi.
Hep karanlıkta aklıma geliyorlar!
Kendi boyumda, bir kağıt varmış gibi yapıyorum.
Her çizgim muntazam ve kalemin ucu hiç bitmiyor.
Bunu yaparken, o kağıda gereğinden fazla önem veriyorum.
Göremediğin şeylere, çok fazla önem verirsin!
Dehalara çok önem veririm.
Hiçbirini görmedim!
Oturup karşı dairemde, yaptıklarını hayal ediyorum.
Diğer insanlar gibi acıktıklarını ve yorulduklarını,
hatta bizler gibi uyuyup rüya gördüklerini,
ve ağladıklarını hayal ediyorum!
Kimi zaman sakarlıkla yaptığım, hatalar geliyor aklıma.
Görmeden oldu dediğim şeyler, geliyor!
Kendimle çeliştiğim yerleri biliyorum.
Ama bahanelere önem veririm.
Dikkatle seçilmişlerdir!
Dikkatsizlikten doğan hatalarım için,
hazırlanmış en dikkatli yalanlar, bu bahanelerdir!
Sessizlik bunaltıyor bilirsiniz!
Zamanla duya-bildiğin şeyler çoğalıyor.
İçinden bir ses!
Koca bir mağaranın içinde kaybolup gidiyor.
Sanki uçsuz bucaksız bir tünelde solo yapan,
ve bütün bunları dinleyen sen değilmişsin gibi!
Lanet gece uğulduyor!
Tek başına kaldığın yetmiyormuş gibi,
tek bir tünelden yayın yapıyorsun!
Tek bir enstrümanla,
tek aydınlatan ışığın altında,
tek seferde,
kendi kendine mırıldanıyorsun!