Ruh (Soul) çağırmak istiyorsan, önce ateş yakarsın! Tüm ayinler, ateşle başlar ve ilk gelen ruh, her zaman güneşin ruhudur. Zaten ortam sıcak değilse, kimse gelmez. O soğuk mekanlara bir bakın isterseniz. Nesli tükenmiş, yaratıklarla doludur etraf! Diğer yaratıklardan çok uzaklarda ve tek başlarına yaşarlar! Çiğ yiyeceklerle beslenip, kendi içsel ateşlerini harlatırlar! Onlar ruhsuz demiyorum! Onları çağıramazsınız demek istedim!
Bir varlığı incelemek için, ona çok yaklaşırsınız. En ufak parçasını bile, kaçırmak istemezsiniz. Fakat, bazı varlıklara yaklaşmak pek mümkün değildir. Bu yüzden onları çağırırsınız. Güneş’e yaklaşamayız mesela. Onun ruhunu iliklerimizde hissetmek için, hep ateş yakarız. Bu kadar uzaktan inceleyemeyeceğimiz güneş, her zaman bizim için gelir.
Yukarıdaki çıkarıma göre bir kurgu yaratmak istiyorum şu an;
Ruhumun derinliklerinde çok özel bir panayır olduğunu keşfettim. Her istediğimde bu ruhları çağırabiliyorum. Bu tür şeyler yazdığım için deli olduğumu düşünüyor olabilirsiniz. Hatta ruhlar dünyasına inanmıyor da olabilirsiniz. Ben yine de sizinde tanıdığınız ve çok iyi bildiğiniz bu panayırı, gözlerinizin önüne sermek istiyorum.
Favori ruhum, Müzik!
Neredeyse sürekli beraberiz, bazen mırıldanıyorum bazen çığlık atıyorum. Ve o, hep benimle birlikte, geçen tellerin üzerinde yürürken, Melodi diye bir konu açtı mesela! Bemol ve Tremole hakkında saçma sapan şeyler anlattı. Majör ve minör gamların, çarmıha gerilen bir insanın yaşam mücadelesini, çok iyi anlattığını söyledi. Bütün herkesin nasılda hizaya geldiğini, dünyaya bu şekilde düzen getirildiğini, ruhların nasıl birer takipçiye dönüştüğünü gösterdi. Ve inanır mısınız? O konuştuğunda, ben hep dinliyorum.
Benim ruhum, Yazı!
Bir şelale gibi gürlüyor içimde kelimeler. Ara sıra beraberiz yazıyla, çünkü yaşama ayak uydurmam gerekiyor. Geçenlerde kalemi eline al dedi bana ve bir hikaye anlattı. Dedi ki; Gerçek Aşk asla bitmezmiş, dönüşmek ve o yolda ilerlemek için ruhunun derinliklerine inmen ve bu hazineyi keşfetmen gerekirmiş. Bu kelimeleri yazarken bile, “Gerçekleşmeyen Aşk” diye söyleniyorum! Yine da yazmak yaratmak kavramının en güzel varoluş biçimi bence! Ve inanın bana, aramızdaki ilişki her kafadan ses çıkıyor şeklinde.
Bedenimdeki ruhum, Mutlu!
O inanılmaz derecede yorgun, uzun bir süre sansüre uğramış gibi! Manevi gücünüzü, maddi dünya ile savaşa sokarsanız. Bunu sadece Mutlu kazanabilir. Ona her şeyi sordum biliyor musunuz? Bugüne kadar hep onun karar vermesini istedim. Dediğim gibi bir süredir, işleri zihnimden yürüttüğüm için, bundan muzdarip olduğunu söylüyor. Ama geçen gün işleri devralması gerektiğini ilettim ona! Küçük bir meditasyon sırasında karşılaştık! Bırak artık dedi bana. Ve inanır mısınız? Onunla çok iyi anlaşırız.
Şimdi beni incelemek için, bana iyice yaklaştınız. Eğer ufak parçaları sizde yakaladıysanız. Onları birleştirmek, kulağınıza hoş gelebilir. Fakat, bazı varlıklara yaklaşmak, pek mümkün değil! Bu yüzden onları çağırın. Gelmeyenler nesli tükenmek üzere olanlardır! Sakın umursamayın! Onlar ruhsuz demek istemiyorum!
Ortam yeterince sıcak olmayabilir!
Ruhunuza iyi bakın!
Harika bir kurgu. Düşündüm de ön yazınızdan sonra bana da böyle bir kurgu yaratmam söylenseydi, kesinlikle olmazsa olmazım ‘muzikle başlardim. Belki ikinci olarak içimdeki polyananın ‘mutluluğundan’ bahseder sonra da ‘yazmayı’ dillendirirdim. O yüzden yazı çok tanıdık geldi. Sanki ben yazmışım gibi.
Ruh ikizi 🙂
Hissederek yazmak güzel
Teşekkür ederim. Bunu duymak güzel.
? ruhuna sağlık ??
ah seninde, teşekkür ederim 🙂