Buraya neden geldiğimi bilmiyorum.
Bir şeyler doğru gitmiyor olmalı.
Kirpiklerinden düşenler için, şimdi aklımı kaçıracağım!
Sana söylemek istedim.
Merdivenleri nasıl ineceğimi bilmiyorum.
Burada ne işim var hah?
Bu bakışları biliyorum.
Tüm bakışlarını!
Bazı şeylerin farkındasın ama bence fark edilmiyor.
Sadece yakın olmak istemiştim.
Bu sokakların altında pencereler vardı.
Hepside camdan yapılmıştı.
Pencerenin önünde, su geçirmez ızgaralar vardı.
Sana çiçek alıyordum.
Güneşin uğramadığı sokaklarda,
seninle yeşerecek diye beklediğimiz çamur,
her tarafa sıçrıyordu!
Bunu neden yaptığımı bilmiyorum.
Umutsuzluğa kapılma diye belkide!
Soğuk iliklerime işlediğinde hala,
kaçan çorabını hatırlarım.
Zaman kolumda saat gibiydi biliyorsun.
Şimdi ensemde!
Düşünmeden edemiyorum.
Sence almam gereken daha ne kadar yol var?
Ne kadar duymam gerekiyor bütün bunları?
Sence ne kadar uzağım bu olanlara?
Ya da ne kadar yakındım?
Bana fikir verdiğin için en çok sana sordum hep.
Düşünceli olduğumu biliyordun!
Kabul et!
Her şeyin bir anlamı olmalıydı derken,
bu kadar anlamsız olabilirdi ancak!
Hadi kabul et!
Hala cevap vermiyorsun.
Seni en son kaybettiğimde,
şu mezarlık ilk kez teklemişti.
Seni gömdüğüm de,
neredeyse son kez nefes almıştım.
Ama sustuğunda başladı her şey!
Kabul et!
Hala nefes alıyorum biliyor musun?
Hadi bir şeyler söyle?
Çok güzel 🙂
o zaman sana da bulaştı 🙂
Çok naif cümleler, kısa ama çok anlamlı. Kaleminize sağlık ?
Çok teşekkürler 🙂 Keyf olsun!