Ben Ketum, rüzgârı dinleyen biriydim sadece. Fransız yeşilliklerinde yaşayan çiftçilerin tepesindeymiş. Yağmur duası yapan kabileler gittiğinden beri, Tanrıya inanan hiç kimse kalmamış buralarda. Elektriği siz bulmuş olabilirsiniz ama onu ben yarattım diyor! Onu yaratana inandığı için her gün buralarda dolaşıyormuş. Şeker kamışlarını tatlandıran tozları taşıyormuş. Böceklerin yaşamlarına anlam katıyormuş. Uçurtmaların direnişini destekliyormuş! Bulutları dualarla buluşturuyormuş.
Tüyler ürperten bir eserden bahsediyor. Çalıların üzerinde kalan son yaprağı uğurlamaktan. Çıplak bıraktığı kocaman ağaçlardan emanet aldığı tohumları anlatıyor. Toprağın çamura dönüştüğü zamanı kovalıyor. Hava değilmiş o! Dünyanın en güzel bahçelerini suluyormuş, çirkin bahçeleri kurutuyormuş. Cennette ve hatta cehennemde atmosfer benim diyor!
Sizlere, rüzgârdan bahsediyorum sadece. Kırlangıçları uçuran, bacaklarıma dolanan, kelebeklere yol gösteren, rüzgârdan. Diyor ki; Her şeye ve herkese bir kerecik olsun değebilmiş, kısa ömürlü olanlara bile. Bir tek benim için dua etmediler diyor. Siz dokunabilir miydiniz, bir canlının ölüsüne? Tüm o kokuya! Duyurabilir miydiniz, öldüğünü? Tek tesellim onu kaybetmemiş olmak diyor. Onu lütfen katledin diye, bağırabilir miydiniz?
Siz! Nefes alan bunca ciğeri doyurabilir misiniz?
Bilir misiniz rüzgârı? Dinleyin bak anlatıyorum! Yaz vakti balkonlarda uçuşan çamaşırlarınız, hani şu mandalla tutturduğunuz paçavralar var ya! Neden çiçek kokuyorlar? İnsan kokmuyor mu, sizce? Çamaşırlarınız bile yalnızlıktan beter, haberiniz olsun. Elli kilometrelik bir alanda yaşıyorsunuz ama hiç kimseyi tanımak istemiyorsunuz. Pencereni açar açmaz ordayım ben yahu! Neden anlamıyorsun, neden?
Göğsümde biriken bir ağırlık, hoşçakal kadar büyüyor. Suratıma bakıp durmasana, hadi pencereyi aç! Bak bakalım, rüzgâr ne getirecek. Çek şöyle ciğerlerine, kim ölmüş kim kalmış, Eylül sana ne anlatıyor.
Ben, rüzgârı dinleyen biriydim sadece. Kırmızı çiçeklerin tozlarına sadece üflüyordum. Sarı tohumları dizginleyip, illa yeşerecek olan dallara zerk ediyordum. Can verdiğim tüm o varlıklara, Allah’ın bir lütfu olduklarını söylüyordum. Buna inanan hiç kimse kalmadı artık buralarda. Terk etmeyi siz bulmuş olabilirsiniz ama onu asla ben yaratmadım. Bunu yaratanlara inanmadığım içinde her gün buralarda dolaşıyorum. Uçurtmaların direnişini destekleyip, çocukluğuma anlam katıyorum. Mavi mevsimleri yaratacak, turuncu sonbaharı şimdi kucaklıyorum.
Nefes verin!
Nefes!
Nefesinin esintisi buraya kadar geldi, yüreğine sağlık. Ekinoksu kutlarım rüzgarın ile???
Küçük bir yaprak gibi.. ?
Ketum ne güzel bir sözcükmüş meğer.
Eylülün sözcüğü seçildi kendisi.
Hepimize eylül farklı demek, seninkini kıskanıverdim 🙂
Kleinlaute sen kıskanç değilsin 🙂
özendim?
Ahah çok tatlısın.. Bu halinle ketum olamazsın..
Herşey olamam ya…ketum da olmayıveririm 🙂
?
“Ellerine, yüreğine sağlık güzel insan” dedi rüzgâr…
Kimsin diyen tüm ketumlara ise cevabımdır “Küçük bir yağmur bulutu sordu
Sen kimsin !
Ben ben dedim rüzgârım ”
Sevgilerimle…
?
Yazmışsın 🙂 Ve kabullenmiş…
? Mükemmel olmak zorunda değilmişim..
Evet, kurtlu elma olmak da güzel 🙂
Minnettarım ?
Sağol Mutlu, keyifle okudum yine.
Sende sağol müteşekkirim. Keyfin daim olsun. Sevgiler. ?
Yağmur ? duasında bütün köylü kısa kollu ? giysili
Sadece şirin küçük ve sevgi ? dolu bir çocuk ? şemsiye ☔️ alır…
Çünkü yağmur ? yağacağına kimsenin inancı yoktur…
Ama sevgi ? ve güzel duygularla dolu ? kalp taşıyorsanız Yağmur ☔️ da bereket de sizi bulur…
?